Kim bilir belki de bambaşka şehirlerde yaşayacak, sonra da öleceksin ve benim hiç haberim olmayacak. Belki de o şehirlerde ne anılar yaşayacaksın ama hiç haberim olmayacak. Belki çok mutlu olacaksın, belki çok üzüleceksin. Ağlamaktan göz yaşlarının tükendiğini hissettiğin anlar olacak belki de. Yıllar yıllar önce yaptığın gibi yorganına sarılıp ağlamak istediğin anlar olacak belki de. Belki de hep kaçtığın o korkularınla bir gün karşı karşıya kalacaksın. Savaştığını, kaybettiğini, ama en çok da küllerinden yeniden doğmanı görmek isterdim. Neler hissedeceksin, neler yaşayacaksın... Belki de birbirimizi tanımak isteyeceğiz ama asla olmayacak. Ne kadar uzağız birbirimize? Ben hiç öğrenemedim. Eh, bir şey itiraf edeceğim: hiç öğrenmek de istemedim. Çok korktum biliyor musun? Uzaklıktan değildi korktuğum, ya çok yakınsak? Ya ben seni yanı başımda dururken kaybetmişsem, o zaman neler olurdu? Bunu düşünmekten korktum. Herkes dedi ki "Kaybetmekten korkma, en çok kayıplar öğretir sana." Peki bu öyle mi gerçekten sence? En çok kaybeden en çok mu öğrenmişti o zaman hayatı? Ama zaten kaybedeceği hiçbir şey kalmamış birine ne öğretebilir ki hayat?
Şunu hiç unutma, Kaybetmeyi bil, ama alışma. Kazanmaya alış. Kaybetmek bir gerçektir, bir derstir. Kazanmak ise o dersin karnesidir. Kazanmak bir başarıdan çok daha fazlasıdır. Vicdanının rahatlamasıdır, göğsündeki o ağırlığın kalkmasıdır, sana başka şeyler başarmak için yeni yeni yollar açmasıdır. Ve "belki"leri bir kenara bırak. Garantisi yok ki akşama sağ çıkacağımızın. Gülmek mi istiyorsun? Gül o zaman. Sevmek mi istiyorsun? Sev. Gezmek mi istiyorsun? Gez. "Belki yaparız ya" deme. Asla olmaz o belkiler. Hayata bir kere gelirsin, bir kere kazanırsın, bir kere kaybedersin. Bu yolculuğun dönüşü yok, varışı yok. Sadece... Gitmesi var.
İki yazının birbiriyle alakası yok bu arada:) sadece içimden geçen iki konu. Ve ikinci yazımda söylediğim gibi YOLO!:)☀️