Aşktan daha önemli meselelerin olduğunu anlayacak kadar büyüdük hepimiz. Çoğumuz, aşkı gerçekten tadamadan kapattık o dönemleri… Şimdi ise aradığımız şeyin aşk olmadığı gün gibi ortada.
Hissedebileceğimiz insanlar istiyoruz hayatımızda. Sırtımızı dönebileceğimiz, hatta komik ama güvenebileceğimiz birileri olsun istiyoruz. Güvenmenin bu kadar zor olduğu bir zamanda, biri çıkıp aşktan bahsettiğinde yaşadığı şeyin gerçekten aşk olduğuna inanmak pek mümkün olmuyor. Kim gözünü kapatır ki?
Zaten yaşanan çoğu şey aşk değil. Bir kısmı küçük çıkar ilişkileri… Elini tutabileceğiniz birini bulmak zor değil. Hatta ona “aşk” bile diyebilirsiniz. Ama kalp, yalana inanmayı sever—sevmez ama inanır.
O yüzden, her şeye aşk demeyin. Aşkı küçümsemeyin. Onu sıradan bir şey sanmayın. Bazı kitaplarda anlatıldığı gibi yapış yapış bir duygu da değil. Aşk, keskindir. Zaman zaman acımasızdır ve her zaman zamansızdır.
Pembe pamuk şekeri gibi değildir. Çakıl taşıdır; sadece ait olduğu yerde güzeldir.
Yani… Eğer güzel hissettirmiyorsa, aşk değildir.
Pamuk şekeridir. Erir, gider.