😏

Ben hala dolaşıyorum avare...
          

İçimde kocaman bir eksiklik ve  boşluk vardı, 
          Kapanmak nedir bilmeyen.  
          İçimde  kocaman yıkılmış bir şehir vardı,
          Gökkuşaklarıyla dolu olan 'Gökyüzümün' altında.
          İçimde kocaman yıldızlar vardı , 
          Ay'ın etrafını saran.
          İçimde kocaman bir orman vardı,
          Rengarenk çiçekler ve kocaman ağaçlar ile dolu olan.
          
             Benim içimde binbir türlü şey vardı,
            Akla ve mantığa sığmayacak olan...

Gözleri fazla hüzün doluydu. Yorgunluk akıyordu bakışlarında,  gülüşünde saklıydı acıları.  Fazla kırık gülümsüyordu. Etrafına neşe saçsa da ruhuna erişemiyordu o an,  ruhu terk ediyordu onu bu anlarda hem bedenini hem aklını hem de kalbini terk edip gidiyordu işte.  Taşıyamıyordu artık üzerindeki gitmek nedir  bilmeyen külfeti... 
          Yavaş yavaş çekiyordu onu içine ,  arkadaşıydı ve arkadaşı olduğu kadar da düşmanıydı...
          
          
          

 - Çoğu gece kaç hıçkırığı öldürdük, boğazımıza kaç yumru oturttuk..?
          + Boş ver sayma en iyisi. 
           - Peki bunların sorumlusu var mıydı?
          + Her şeyin en az  bir  sorumlusu vardır iç ses.

İnsanlar değişmez asıl içlerindeki gerçekleri ortaya çıkarırlar.  Sakladıklarını dışa yansıtırlar, bazen de yansıtmamak için yalanlara sığınırlar ,  yoruldukları için bazıları pes bile etmiştir.  Bunlar bize değişim gibi gelir. 

"Ben  ne ölümü seçtim ne de yaşamı ikisinin arasında kapana kısılmış haldeyim. Ben ölüm de değilim yaşam da.  Bir an gelir ölüden farksızımdır bir an gelir yaşam doluyumdur. 
          Bilinmezlik mi oluyordu bu? 
          Ah , ah...   Bilinmezliği de sevmeye başladım artık acıyı sevdiğim gibi."

Ölsem, 
          Ölsem, 
          Ölsem... 

Sen müziğe dokunamazsın ama o sana dokunabilir. 
                                                                               ' Regular'

Çünkü siz oğlunuz donla gezerken “Maşallah benim oğluma!” deyip, kızınızın eteği uçunca ensesine tokat atanlarsınız. Çünkü siz “Pipini göster.” deyip oğlunuza para veren, açık kıyafet giyen kızınıza bağıransınız. Çünkü siz erkeğin sevgilisi olunca “Helal olsun!” diyen, kızınızın sevgilisi olunca “Orospu mu olacaksın başımıza?” diyensiniz. Çünkü siz erkeğe 15 yaşında araba kullanmayı öğretip kıza “Ne gerek var, öğrenme!” diyensiniz. Çünkü siz kızınızı okutmayıp evlendirince “Kocan çalışıp yoruluyor, tabiî ki hizmet edeceksin” deyip köleleştirensiniz. Çünkü siz misafir olduğunuz evde oğlunuzu baş köşeye oturtup, kızınıza “Kalk, yardım et” diyensiniz. Çünkü siz erkekler masada otururken kadınların yerde yemek yemesini yadırgamayan, yiyip içerken kadını hizmetçi gibi çalıştıransınız. Çünkü siz erkek evlat doğurmayan kadını hor görensiniz. Çünkü siz tüm mirası erkeğe bırakıp, kadına gelince “Kadın para işinden anlamaz, koca parasıyla yaşasın.” deyip erkeğe muhtaç edensiniz. Çünkü siz kahkaha atan erkeğe hayat dolu, kadına ise ‘yollu‘ diyensiniz. Çünkü siz sabahlara kadar eve gelmeyen oğlunuza “Araba lazım mı?” diye sorup, akşamüstü eve gelen kızınıza 50 bin soru soransınız. Çünkü siz cinsel ilişkiye giren erkeğe ‘sayer rijjel‘ (erkek oldu) deyip kadından ‘kızlık zarı çarşafı‘ isteyensiniz. Çünkü siz dizilerde bile kadın sözüne değer veren erkeğe kılıbık, light deyip, espriymiş gibi gülensiniz.

"Fıtrat gereği insanın hata yapması en doğal hakkıdır. Hata yaparak, hayatı öğrenirsin. Ateşi elin ile yakıyorsan, göz yaşın ile söndüremezsin. Mühim olan yaptığın hatayı tekrar etmemektir. Hatanı tekrarlarsan ahmaklık edersin."