Talu, Ariel için apayrı bir yerde idi. Onunla çok hassas bir zamanda tanışmış ve zamanla en hassas olan sırlarına ortak olmuştu genç kadının. Görünürde basit bir gençti. Aşırıya kaçan bir yanı yoktu. Çoğu zaman Ariel ile bir araya geldiğinde bile saatlerce konuşmadan oturur ve ikisi de sadece birbirlerine gülümserdi. Tek farklıları çay kahve sevmeleri olan Talu ve Ariel'in birbirlerine verdiği değer öylesine tuhaftı ki, insanlar onları sevgili kalıbına da arkadaş kalıbına da koyamıyordu. Talu Ariel'in canlı kalan yanını koruyup bu ince ipte yürümesini sağlarken Ariel ise, Talu için çoğu şeyi yapardı. Talu, restoranını açacağı zaman, görüp de bayıla Bayıla gezdiği mekanın fiyatını duyduğunda bütçesini çok aştığından oradan canı yana yana vazgeçmek zorunda kalacağı mekanın kirasını senelerce Ariel ödemiş, dönüp bir tek kelime etmemişti mesela. Talu bunu öğrendiğinde ise saatlerce başında konuşmuştu Ariel'in. Çektiği nutuğun sonunda ise şu cümleler vardı. "...Ben sana ne yaptım da sen benim için böylesine büyük bir şeyi yaptın?" Ariel derin bir nefes almış ve demlenen çayını bardağa doldurarak favori kurabiyesi kemirmişti sadece "çünkü bana sarıldın Talu, ben bile kendimden vazgeçmişken sen bana sarıldın, dertlerimi dinledin, onlara ortak oldun. Kendin oldun en başta. Benim elimden sadece basit bir para vermek düştüyse, bir an bile düşünmem tamam mı? Bunun için senden özür dilemeyecek ve yakında burayı satın alacağım. Konu kapanmıştır tamam mı lalalallalala başka hiçbir şey duymak istemiyorum ben" Talu hafif dolu gözlerle arkadaşına bakarken sıkı sıkı sarılmıştı o gün. "seni seviyorum güzelim, sen ne kadar kabul etmesen dahi sana değer veriyorum" şirin bir kafenin şirin bir mutfağında söylenen söz ancak bu ikiliden beklenir bir hareket olabilirdi.