"Peki ya papatyalar?" diye sordu güzel gözlü adam.
"Papatyalar bayım, papatyalar... Onlar solalı çok oluyor."
Şaşırmıştı güzel gözlü adam. İyi ama yaz daha yeni gelmişti. Nasıl solardı o papatyalar?
"İyi ama nasıl?" gülümsedi güzel gülüşlü kadın.
"Siz gittiğiniz gün bayım, o gün soldu hepsi..."
"Özür dilerim güzel gülüşlü kadın."
"Papatyalar bayım.... Onlar bir daha açmamak üzere soldular. Özür dilemek için yormayınız kendinizi böyle" yine gülümsedi kadın. Gülmek en çok ona yakışıyordu zaten. Son kez konuştu güzel gözlü adamla.
"Hoşçakalın bayım. Papatyalarımız açamaz bizim bir daha. Ama siz olurda güzel gülüşlü başka bir kadınla rast gelirseniz papatyalarından uzak durun olur mu? Zehirdir sizin elleriniz o papatyalara. Hoşçakalı güzel gülüşlü adam."
Güzel gözlü adam şaşırmıştı. Beklemiyordu güzel gülüşlü kadının vedasını. Yine de itiraz etmedi. Biliyordu, güzel gülüşlü kadın dinlemezdi onu, giderdi yine.
"Benim tanıdığım tek güzel gülüşlü kadın sensin. İstemeden akıttım ellerimdeki o zehri. İlk kez bu kadar güzel gülüşlü bir kadın görüyorum. Affediniz bu telaşımı. Ama siz yine affetmezsiniz biliyorum. Hoşçakalın matmazel. Hoşçakal Güzel Gözlü Kadın'ım..."
Güzel gülüşlü kadın gider. Bir daha gülemez. Kimse de bilmez artık onun güzel gülüşünü. Güzel gözlü adam kalır orda öylece. Gözleri hep kıpkırmızıdır artık. Kimse bilmez artık onun güzel gözlerini.
Güzel gözlü adam gitti, güzel gülüşlü kadın bitti.
Papatyalar soldu.
Güzel gözlü adam geldi, güzel gözlü kadın kabul etmedi.
Papatyalar açmadı.
Güzel gülüşlü kadın gitti, güzel gözlü adam bitti.
Papatyalar artık yok.