“Mutlu olmak için kimseye ihtiyacım yok. Takarım kulaklığımı. En sevdiğim müziği açarım. Kimseyi umursamam. Başka bir işe yaramayacağım gerçeğini de bir kez kabullenmem, ömrümün sonuna kadar uzun, çetin bir yolda yürümeye hazırlıklı olmam gerekiyordu.
Gözümü açsam ve görmesem kimseyi. Gidip de dönmemeyi isterim. Kendime gitmeyi öğretiyorum. Yük olmayayım dünyaya diye yalnızca adını yazabilen Biri olmak isterdim.
Kendi dünyama umutsuz bir yaşam sürmek için gitmedim. Umutsuzluk halbuki çok uzaktadır. Neden zor olanı seçiyorum ki? Geleceğe dair planlar insanı hüsrana uğratır. Neden bana uzak olana gidip bağlıyorum? Mutluluk tohumları benim içimde. Bırak filizlensin. Ben sadece izleyeyim. Filizlerin içinde koca bir ormana dönüşüne şahit olayım. Onu reddetmeyeyim. Kabullenmekten korkmak istemiyorum. Umut hep vardır.
Üzülmeyeyim, kaybetmedim onu. Sadece onu yaşamayı unuttum. Kendimi seçmeyi yeğledim sadece. Kendimi unutmalıyım. İçimde filizlenip koca bir ormana dönüşen yerde yola koyulmalıyım. Kaybolmalıyım. Kendimi kaybetmeliyim ki mutluluğu bulayım. Gelecekten kurtulayım ki asıl kendimi bulayım.
Unuturum ve sabrederim. Bu en doğrusu sanırım. Vazgeçmek ise en zorudur.
Kim bilebilir belki affetmeyi denemeliyim.”
Değişmek zaman alır. Dıştan değişmiş olabilirsin. Ama içten… Belki. İnan bana, gençlerin hemen hemen hepsi satıp satıp duruyor ve başkalarıyla arkadaşlık ediyorlar. Ben böyle arkadaşları sevmiyorum cidden. Çünkü sizi unutuyorlar ve diğerleriyle konuşup duruyorlar. Bunu yaşadım gerçekten ve o yüzden arkadaşlıklarla sorun yaşıyorum. Çünkü sebeplerim var ve bu benim sırrım…