kucağıma alayım sen yorulma. yalnızken oradan oraya sürüklendiğini biliyorum. yapı taşı ha elimdeki çakıl taşları, avuçlarımı sıktım sıktım sıktım sıktım nasılsa anlaşılmaz kumsalda açtım. yapı taşı durma burda artık ne iki sene öncesindeyiz ne iki bin yirmi, bahçedeki domates girmiyor evdeki salataya. ama her zaman bu su hiç durmaz’ı okuduğum zamanları arıyor bedenim. uzak iklimler sıcak ikindiler, buğday başları tanrıların başları kadar eğik, aramızda barajlar ülkeler yollar yıllar. istesem de geri dönemem. ben burnum düşse eğilip almam bile. ama lacivert bordo gri bej kahverengi hepsini özlüyorum. iki bin on sonlarına duyduğum ne varsa. yapı taşı. durma oralarda. kucağıma alayım sen yorulma. çimentoyu ben karayım senlerden yapayım. oralarda o dünyalarda o tanrılarda özlem yoksa oralarda o dünyalarda o tanrılardan biri olayım. vefalıdır belki ekmek bile başının eğik olduğu zamanlara.