Savaşlarda öldürülen birçok çocuk var biliyorsunuz. Bununla ilgili yazdığım kısa yazıyı okurmusunuz?
********
Zavallı çocuğu kollarına alıp ona doğru gelen Murat'ın yüzündeki hüzün kalbini parçalıyordu.
O masumdu. O henüz bir çocuktu. Hayat doluydu. Ama ölmüştü.
Sadece oyun oynamak içindi. Çıkmıştı dışarı
ama bilmiyordu ki o küçük bedeninden canının gideceğini.
Bekliyordu Dilara. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerinle küçük bedene bakıyordu.
Kanlara, vahşete, insanlığın yok oluşuna,
henüz önünde koca bir hayat olan o miniğin ellerine dokundu. Buz gibiydi zavallının elleri. Atmayan kalbi nasılda kınıyordu bu Dünya'yı kim bilir. Ona verilmeyen yaşama hakkını isterdi. Kara toprak nasıl alacaktı bu miniği, nasıl buz gibi edecekti bedenini.
Bu küçüğe veremediği hayat canını yakıyordu. Bu çocuk ve daha binlercesi
hiçbirşeyin farkında bile değildi ama
hayat onlara açılmamıştı, acıyamamıştı.
Gözünü kan bürümüş büyüklerinin onu öldüreceği aklına bile gelmezdi. Ağlıyordu tek yapabileceği buydu şimdilik.
"Dilara geri dönmeliyiz."dedi adam.
"Hayır." diye bağardı Dilara ağlayarak.
Elindeki küçük cesede sarılıyordu.
"Neden ! Nasıl yaptınız nasıl kıydınız canavarlar." diyerek bağarmaya devam ediyordu. Kendine yediremiyordu. Suçsuz,
masum bir çocuğun ölmesi çok ağar geliyordu ona. O çocuğa pembe gelen Dünya'dan sebepsizce mezarına gidecekti...