Hayata yeni yeni battığın zamanlarda yüzüne bir tokat gibi yediğin kelimeler benliğini güçlendirir. Çünkü ellerinin içinde tuttuğun bir avuç ip parçası hayatından başka birşey değildir. Dünyanın rengi tozpembe olmaktan vazgeçer de senin ruhun bile duymaz ya, ellerinin kiri üzerine, yüzüne bulaşır... Onyedi özeldir. Biraz büyür beyninle başka yerlerin. Biraz daha güzelleşirsin... Yıldızların yönleri değişir. Masum telaşlı ayın bakışları şehvetle dönüşür. Rüzgarını yelelerinin altında kontrol edebilirsin, bilirsin bu asi hissettirir. Gözlerine geceden birkaç yıldız daha hediye edilir onsekizine girerken. Unutmazsın. Hatıralarıyla yaşamak yerine amaçlarını çıkarırsın aralarından. Pes etmeyesin gelir. Korktuğun tüm şeyler gözlerinin etrafında biraz daha kıvrılır sadece. Hepsi geçecek bilirsin. Hala inanmaya devam etmelisin perilere. Ölümsüz olmak istiyorsan inanmak yeterlidir. Bilirsin inanırsan daha çok parlayan perilerin haylaz kanatları seriverir rüzgarı. Aralıkta kalan onca bitap düşmüş düşünce ya defolur uzay boşluğuna ya gelir sarar kollarını özgür bedenine... Bu yüzden böyle söylemezler mi? Uzay boşluğunda gizlenmiş bütün acı düşünceler ve feryat eden çığlıklar! Suratındaki sırıtmanı da onsekize borçlusun, büyümekten nefret eden gözyaşlarını da... Ben büyümek istiyor muyum bilmiyorum ama merak ediyorum. Avuç içlerimde biriken renkli ipler beni başka hangi güzel kıyılara sürükleyecek?
Onsekizime giriyorum! Onyedimin son gecesinden sevgiler.