Dün beni alnımdan öptü. Feleğim şaştı.
Ona çıkma teklifi eder gibi bisiklet yarışına davet etmiştim. Bugün buluştuk, yarıştık, konuştuk, şakalaştık. Sonra terasta, şehrin her tarafını görebileceğimiz bir yere oturduk. Tam da güneş batmasına az kala. Manzara o kadar muhteşemdi ki. Gelelim esas konuya. Ben ne yaptım, biliyor musunuz? 2022 temmuzundan beri, onunla ilgili hissettiğim en ufak bir duyguda buraya yazdığım notların bir çoğunu ona okuttum. Kendisi çok ısrar etmişti, ama okuması konusunda endişeliydim. Çekiniyordum, korkuyordum. Ama o o kadar hevesli ve ilgiliydi ki... Adeta karşımda çocuğa dönmüş, can-ı gönülden bir oyuncağı ister gibi notlarımı istiyordu. Önceki gecelerde birkaçını yollamıştım kendisine, okuyup duygularını paylaşmıştı. En son, "buluştuğumuzda okumam için diğerlerini de verebilir misin, tepkilerini canlı görmek istiyorum" demişti. Acayip gerilmiş ve bunu kendisine de söylemiştim, ama sonuç olarak kabul ettim ve okudu. O uzun uzun okurken ben çekmedim bakışlarımı gözlerinden, yüzündeki duygu değişimlerini, kaşında oluşan ve yok olan küçük çatları izledim.. Tablo seyreder gibi seyrettim adeta. Bitirdi, birkaç dakika öylece sustuk.
Hatırlarsanız, notlarımın neredeyse hepsinde "biz"e dair bir umutsuzluk hakimdi. Asla inanamıyor, ve bizi çok alakasız, imkansız görüyordum. Sürekli bizden olmaz, olamaz, sevemem, sevmeyeceğim gibi cümleler kullanıyordum.
Bir süre sonra sessizliğini bozdu ve, "Neden bizden olmaz ki?" diye sordu düşünceli bir tavırla, morali bozulmuş gibi. Ona baktım, "O zamanlar öyle düşünüyordum," dedim. 1 ay öncesine kadar tamamen umutsuz, kendini kaptırmamaya çalışan ve direniş gösteren biriydim. O hayatımın ortasına atlayıp farkında olmadan yaptığı küçük müdaheleleriyle tüm dengelerimi sarstı ve beni yeni bir akıntıya çekti. Şimdi orada yüzüyor ve akışına bırakmış bir şekilde hayatın ve onun getireceklerini izliyorum.
Devamı (esas konu) diğerinde >>>>