“Haydi kalk” dedi ilham perisi, “evde oturma. Cafe’ye git keyfine bak. Ama unutma,
Priz yanına otur, şarjımız bitebilir.
Boynunu ağrıtmayan bir masa iskemle kombinasyonu seç,
Gözüne ışık ya da güneş girmesin ama karanlıkta da kalma, ben karanlığı sevmiyorum biliyorsun.
Bir de unutmadan, klima çarpmasın dikkat et!
Kahveyi fazla kaçırma, sonra hızıma yetişemiyorsun,
Ama çayı da fazla tüketme, uyursam kalırsın ortada.
Biliyorum laptop yanımızda olsa da, kağıt kalem de alır mısın benim için; arada çizim yapmayı veya yazı yazmayı özlüyorum.”
İtiraz edemeden harekete geçen yazar, hızla eşyalarını toplamış cafeye varmıştı. Kafasını bilgisayardan kaldırdığında saatlerdir oturduğunun farkına varmış, arkasına yaslanıp hafif bir tebessümle soğumuş kahvesinden bir yudum almıştı.
İlham perisi yine oyununu oynamıştı…
Sanırım bu durum, hepimizin başına geliyordur değil mi? :)