Sanırım, bir Ravenclaw ile iyi arkadaş olurduk, dinleyen, başım sıkıştığında çözüm üreten, beraber okuyan, okuduklarımızı tartışıp beyin ve ruhumuzun gayet lezzetli bulacağı, doyurucu, tatmin edici sohbetler yaptığım biri.
Bir Hufflepuff benim için can yoldaşı olurdu, ne zaman bitkin hissetsem sığınabileceğim, bana umut vermekten asla yorulmayan, zor bir insan olmama rağmen benden vazgeçmeyen biri.
Bir Gryffindor beraber eğlendiğim biri olurdu, beraber eğlendiğim ama bazen (büyük ihtimalle sık sık) arkasını toplamak zorunda kaldığım için tartıştığım, bana pısırık ve cimri olduğumu söyleyen benim de ona vurdumduymaz ve savurgan biri olduğunu söylediğim, ama sonra farklılıklarımıza göz devire devire bir arada kalmaya devam ettiğim biri.
Bir Slytherin ise büyük ihtimalle aşık olacağım insan olurdu. Çünkü en az benimki kadar karmaşık bir ruhu olurdu ve birbirimizin karanlığını, başkalarına açamadığımız yanlarımızı anlardık. Aşık olacağım, belki karşılık bulamayıp Hufflepuff arkadaşıma koşacağım (çünkü Gryffindor beni suçlarken Ravenclaw o anda içimin kaldırmayacağı kadar mantıklı tavsiyeler veriyor olurdu) ya da karşılık bulacağım ve sonunu göremeyeceğimiz karanlık ve büyük ihtimalle birbirimizi harcayacağımız karmaşık bir ilişkiye gireceğimiz biri. İkimiz de zor insanlar olurduk çünkü. Tereddütlerle, şüphelerle ve toksik bir umutla dolu bir ilişki. Uzun lafın kısası, herhalde hani gerçek aşk olmasına rağmen gençlikte kalacak olan ve sonra buruk bir tebessümle hatırlanacak bir aşkımız olurdu. Yine de yaşandığı için asla pişman olmazdık çünkü o pişmanlıklar bile şekersiz kakao tadı verirdi.