Ruhum, hangi bataklıkta bilmiyorum. Savruluyorum. Düştüğüm yere tekrardan düşüyorum.
Bana sürekli kendini başkası için yorma dediğin hâlde kendimden verdikçe veriyorum. Bilmiyorum. Doğru mu yapıyorum yanlış mı. Zeus, siyah ya da beyazın tek olduğu bir yer gösterebilir misin bana? Böyle bir hayat. Böyle bir yaşantı. Doğrunun tek olduğu bir yer. Yanlışa gözümü karartarak yanlış diyebileceğim bir mesafe.
İnsan, kendi içinde de yalnızmış. Uzun zamandır sahip olduğum bu buhranlı hayat gayesinde, kendimi çok boşlukta bıraktım. O kadar alışmışım ki bir başıma olmaya, şimdi ikinci birinin gösterdiği ilgili özlüyorum. Kendi kendime yetmeyi öğrenmişken, nefsim dahasını istiyor. Sığındığım limana dönmek istiyorum.
Ancak yapmayacağım. Biliyorsun ki bir kere kendi başına olmayı öğrenen bir insana yalnızlığı tekrar öğrenmek zarar vermez. Psikolojinin binbir türlü evresinde, öğrenilmişliğin tekrardan öğrenilmesini hor göremez, göz ardı edemeyiz. Biliyorsun.
Yine de insani duygulara sahip bir varlığım. Ruhum, sevgiyi gözlüyor. Bedenim gösterdiğinin aynısını görmek istiyor.
Sadece hareketlerle belli olmaz bazı şeyler. İnsan duymak istiyor. Değil mi?
Ne çok şey istiyoruz. Nelere mâl olacağını bilmeden.
İstememeyi çok isterdim.