Pembe Acı Kitabımdan.
Hızlıca avuçlarımda ki topraktan kurtulup, ''Anlamıyor musun beni? Neden almadın beni yanına, ben sensiz ne yaparım?'' diyerek bağırdım toprak kütlesinin başına konulmuş tahta parçasına. Sade ve özensiz tahta parçasının üzerine ismini ve soy ismini önem vermeden yazmışlardı. Halbuki ben en güzel defterlerin, en usul köşesine tüm kalbimin güzelliğini akıtarak işlerdim harflerini. Ben onu hayatımın en değerli köşesini ayırmak için can atarken, o canını bir hiç uğruna toprağa emanet etmişti.
Akan yaşlar yanağımı aşındırmak istercesine hızlı hızlı akarken çatılan kaşlarımla ona baktım. ''Ben daha seni sevdiğimi söyleyemeden...'' Sesim hıçkırıklarımdan dolayı boğuklaşırken umursamadan devam ettim. ''Ben sana daha sevdiğimi söyleyecektim, bu sefer dostluğumun değil aşkımın busesi konacaktı yanağına. Kalbimin pervasızca kurduğu hayallerinden yudum yudum senin dudağına akıtacaktım.''
**
Bir kadın, geçmişin aksine geleceğin acılarıyla ruhunu yorarcasına yaşamını sürdürmek istemeyen, başlamadan bitirmek isteyen bir beden.
Güçsüz olduğuna kendini inandırmasına rağmen sürekli onu hayata bağlamaya çalışan anılar.
Bazen acılarımız bize yalan söyler, dayanamayacağımızı fısıldayıp durur kulağımıza. Ama en sonunda o karaltısını yeni yaşantılara bırakarak pembeleşir.