CIavish

ellerini hiç tutmadım ama bir gün sıcacık olacağını, yüreğimi bugün ki gibi ısıtacağını biliyorum. şimdi bu dağlar, taşlar, düzleşen ovalardan götür müsün beni? ellerini ısıtmama? her şeyi sarıp sarmalamama izin verir misin? götür beni, yağmurların durmadığı, sevmelerin bitmediği, sevginin emek olduğu bir yere götür. gelelim ara sıra birbirimize, bakalım bize, uğrak verelim bakışlarımıza. götür beni, gittiğin her kaldırıma. götür beni, gördüğün her acıya. götür beni, içini yaralayan anılarına. götür beni. bir dağ, bir taş, bir göğüs saklar bizi. nefesin nefesimiz olur. ellerini ısıtalım, yüreğini sıcacık edelim. gönlümüzü ev bilelim. yapraklar hep uçsun, kuşlar hep göç etsin. dön bak artık bana, götür beni, gidelim buralardan.

CIavish

hayat bir kuytu, ben zalim bir yürek. hiç kimseyi duymuyorum, hiçbir aşkı görmüyorum. ben kapanmışım diğer tüm aşklara. şimdi titrek canım ve sana olan sevdam var bir tek. her yalana rağmen tutturulan göz ağrısı olan doğrularım var. seni seviyor oluşlarım var. birde ne kadar kaldığını bilmesem de sana adamak istediğim şu ömrüm var. bir tek sana gülme isteğim, bir tek seninle olma isteğim var. bak çok şey istemiyorum ki, ben senin kolun olayım. sen benim kanadım ol. bak hayat tam bu.
Reply

CIavish

bugün, her elvedanın arkada kocaman bir harabe bırakacak olduğunu anladım. elvedalar mı ateş, yoksa biz mi kor gibi yanmaya meyilliyiz. artık çoğu zaman, sevgiye, alınan kararlara ve titrek ellerimde olan kalemden akan mürekkebe inanmıyorum. kalbimdeki boşluğa, avuç içlerimde ki hiçliğe, beni terk etmeyen göz yaşlarıma, başucumda kıvrılı duran baş ağrılarına alıştım. böyle olmama etki eden kimseye kızmıyorum. sadece kendime, saçlarıma, ellerime çok kırgınım. gözlerim şimdi boş ve anlamsız bir karanlık duvar gibi bakıyor, ama boşversenize ben ağlamaklı hallerimle, öldürmelerimle, yeniden doğurmalarımla güzelleştim. her şey silinip kaybolsun. ama unutulmasın. ve sen beni öldürürken de, vururken de hâlâ ilk günki gibi güzelsin.
Reply

CIavish

seni sevmek güzel şey. güzel insansın, vesselam. ama ben, tüm güzelliğine rağmen sana geç kalmayı, sana yetişemiyor olmayı hayat felsefesi bellemişim. sana geç kaldığımın, sana bir daha yetişemeyeceğimin, seni bir daha yakalayamayacağımın farkındayım. ama sana bilerek geç kalmadım ve ilk defa bunu yenmek için çok çabaladım. bana inanmalısın. çünkü gerçekten çok çabaladım. sana gelmek için, sende kalmak için. senin beni bekliyor oluşunu ya da bir gün her şeye rağmen beklemek isteyeceğini biliyor olsaydım, sana yıllar önce karanlık bir sokakta rastlamak isterdim. yıllar önce o karanlıkta birbirimize ışık olalım isterdim. seninle yıllar önce bir şekilde rastlaşalım isterdim. â benim cânım, geçmişe her döndüğünde gözlerinin titreyişini ve sesinin çatallaştığını dahi sevmemek elimde değil benim. seni bir gün tüm yaralarını sarıp sarmalamak isteyecek kadar çok sevdiğim için mutluyum. ama bir anne şefkati gibi olmayacağı için de üzgünüm. sana bu kadar geç kaldığım için, bir başkalarına emanet ettiğim için, üzgünüm. benden önce dokunmuş olduğun hayatlara kırgınım. zift gibi düşünen zihnin için üzgünüm. gözlerinde ki donuk bakışlar için üzgünüm. ben, seni üzen her şeye ve seni acıdan kıvrandıran her geceye çokça üzgünüm. artık hiçbir şey bilemiyorum. tek bildiğim hayat bizi denk düşürmemek için sürekli beni öteliyor ve sana veda etmem gerektiğini söylüyor. ama beni bilirsin ben korkağım, hiçbir vedayı edemem. tüm zor konuşmalardan kaçarım. sana geç kaldığım için, beni bağışla. beni. bağışla. 

CIavish

-Bağışlanmak için fazla kirlenmedim henüz, dön.
Reply

CIavish

aylar önce, yüzün ve ellerin dedim tüm iyi günler başladı. yüzün diyorum, yüzün. bir bir mutluluğu getirdi. adını anıyorum, güzel bir gün başlıyor. hiç yoktan vâr etmek gibi bir şeyler yapıyor bana. zaman durmuş, hiç ses çıkmamış, kimseler olmamış, dünyanın telaşı sönmüş, geç kalma korkusu dahi susmuş o anlarda. sonra en tenha sokakta dahi çiçekler yeşermiş, hiç çocuklar sokakta kalmamış, her çocuk tebessüm etmenin eşiğinde gezmiş adını anınca. eskisi gibi hüzünle bakmaz olmuşum dünyanın fotoğraflarına. eski bir plak çalıyor gibi sürekli dinlemek istemişim fısıltılarını dahi. hep uyanık olduğum halde, uyanmak istemişim solunda bir yerlerde. yüzün, en derin uykunun verdiği o huzurmuş sanki. yıldızlar, güneş, gökyüzü hepsi senden, senin güzelliğinden oluşmuş gibi. kutsal sanılan tüm değerler, tüm kitaplar, tüm yerler hepsi senden esinlenilmiş gibi. yüzün gökkuşağının tüm renkleri olup hayatıma karışmış. her bir parçamı renklendirmiş. çiçeklendirmiş. yeşillendirmiş. adın, en sevdiğim mevsimlere gebe kalmış. ellerin en sevdiğim çakmak gibi hep dikkatimi çekip asla bırakmama isteği doğurmuş. vârlığın, kara bulutlu olan dünyamdaki tüm kara bulutları kaçırmış. kelebekler sanki yüzüne konmuş ve yüzün sanki kocaman dünyayı ısıtacak kadar sıcak, beni soğutacak kadar donmuş. yokluğunun düşüncesi bana sürekli yağmur yağdıracak. yağdıracak. yağdıracak. hiçbir şeye inanmıyorum. kuşlara, insanlara, düşlere, rüyalara ve kendime. ben kendime dahi inanmıyorken üzerimde ince bir ceketle bir sana inandım. inanmışım. sıkı sıkı kalbine sarılmışım, hiç tutulmasam dahi. güzel sandığım tüm yerler seninle tanışana kadar güzelmiş. yüzün, ellerin ve sen diyorum. sizi özlemenin eşiğine uğramadan veda ediyorum. başka bir yolculukta sana denk düşme dileğiyle. yüzün ve sen diyorum, ben hiç bulunmadan kayboluyorum. hâlâ kaybolmak isterken dahi renk renk çiçeklerle gidiyorum. beni, duy. bugün ellerim kalbimde vazgeçiyorum. 

CIavish

-Avuçlarım toğrağa dayalı seni diliyorum.
Reply

CIavish

keşke sana konuşmaktan sıkılıncaya kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatabilseymişim. keşke bana bir şeyler anlatmaktan sıkılacak kadar her şeyi anlatsaymışsın. keşke sana evdeki perdeleri, mutfak dolaplarını, ahşap masayı, odaları, her şeyi anlatsaymışım. keşke bana, odanı, perdeni, uyandığın anda görüş açında olan şeyi, camı açtığın anda gördüğün ilk şeyleri, her şeyi anlatsaymışsın. şimdi seni anımsayabileceğim çok daha fazla şey olabilirdi. ben istemiyorum, bir gün sana diyemediğim şeyler bir gece gelsin bana çaldığım her kapı gibi acımasızca çarpsın. ben istemiyorum, bana diyemediğin her şeyin altında kalasın. sonu dinmeyecek bir hasreti, hiç azalmayacak bir ağrıya yuva olan gönlümü tek başıma sadece bir vedaya sığdırabilirdim. bu yüzden beni suçlu bilme. lütfen bilme. lütfen.

CIavish

içimin en içinde bir şeylerin beni terk ettiği ve her şeyin delik deşik olduğu saatlerdeyim. bir yamaçtan düşmüş ve ben düşmenin inceliğinde kalmış gibiyim. kalkmaya çalışmadan bir şeyleri sevmeye çalışmış olmanın mahrumiyetindeyim. ama hâlâ seni sensizliğinde dahi yazan yine benim. bu acının hangi yüzü. 
Reply

CIavish

sana geldim, ayaklarımda annemden kalma eskimiş bir çift terlikle. kapında bekledim, sırtımda babamdan kalma eskimiş bir paltoyla. duvarların dibine çöktüm, omuzlarımda yılların yorgunluğuyla. ama sana geldim. aşılmaz dediğim her yolu ayaklarımda terliklerle aştım. pişman değilim, sadece keşke sana yetişememeyi hayat felsefesi bellememiş olsaydım da sana yetişebilseymişim. seni bekledim, bak ben bizim için düşlediğim o ağacın altında üşüyerek seni bekledim. hiç üşümemiş birisiyken o ağacın altında yavru kedi gibi senin hasretinle titredim. gözlerim, belki bir gün gelirsin umuduyla hep ileriye dönüktü. ama başa gelen olmaz şeyler var ve bilirsin başa gelen şeyler çekilir. şimdi seni başımı döndürecek kadar çok özlüyorum ama aramızda karlı dağlar var. bu hasret, benim bağrımın evi. benim evim. ama insan ara sıra evini yıkacağını hissettiği zaman bırakma-ma-lıymış.

CIavish

bak ben şu kapıyı da açmışım, hatta şu göğsümdeki taşı da atmışım. onun yerine kocaman bir lavı, yemyeşil bir ekin tarlasını yakıp kül edecek o koru almışım. uzak dağ köylerini üşütecek, yakın meyhane sokaklarını ısıtacak, beni yakıp kül edecekmiş sanki. senden gidince kendimi dahi karartan bir aleme kapatmışım. davut, musa, isa hiçbiri kurtaramamış o karartıdan beni. tevratın ve incilin yazılıp yazılıp silindiği o zamanlarda dahi adını binbir şeyle içime kazımışım. içimden kendim silinsem de hâlâ ilk zamanki gibi bekçilik yapıyorsun şu titrek göğsüme. ben ilk defa bununla kaybolmak istiyorum. beni anlıyor musun. lütfen anla. 
Reply

CIavish

sen diyorum, içimdeki her ağrı diniyor. seni anımsıyorum o anda zaman duruyor. saatler, inan saatler duruyor. sanki yemyeşil bir ormanda ilk defa nefes alıyormuşum gibi hissettiriyor. zıplamasını bilmeyen tavşana zıplama isteği, yaşama isteği göstermeyen bir yüreğe yaşama isteği. şimdi kaburgan sıcakların etkisinde olsam dahi, yüzün en sevdiğim yağmur gibi içime ılık ılık akıyor. her acı, sessizce selam veriyor her durakta bana. ama bak seni andığım an acı yakama dahi uğramıyor. çocuklar renk renk uçurtmalar uçuruyor. orda bir yerlerdesin ve bu beni yaşatıyor. sana hasretle.
Reply

CIavish

vakitlerden bir mart akşamı belimi doğrultamıyorum. rüzgarların ve yağmurların en sancılısı kapıma senden vuruyor. seninle seyrediyorum rüzgarın esiş yönünü, denizlerin coşmalarını, ormanlarda tur atan o hayvanları, koptuğu halde hâlâ çiçek açan o çiçeği sende gördüm ben. seninle seyrediyorum, seninle geziyorum, seninle tadıyorum binbir lezzetli şeyleri. sen aslında su gibi gerekli, ekmek kadar mutlulukmuşsun. evimdeki şenlik, bahçemde açan renk renk çiçeklerin adıymışsın. ben senden ayrı yaşayamıyorum. sen bende mahkummuşsun. sesini arıyorum ve inan duyduğum gün mahşer günüdür. bırak o zamana kadar güzelliğini sana fısıldayan ben olayım. ben o mahşer günü güzelliğini kabirdeki böceklere dahi ezberletirim. bak ben her şeyi yapacak kadar babayım. ama durulmayan sudan dalgaları aldılar. bunun içimi nasıl yaktığını bilmiyorsun. ama şimdilik, ilaçlarını içmeyi, seni sevdiğimi, seni özlediğimi, her şerde bir hayırın olduğunu unutma yeter. bir metropol medeniyeti ile veda etmek yakışmazdı bize. yolunun bana çıkma ihtimali olan her yönü açık olsun. 

CIavish

-28 Mart.
Reply

CIavish

biz bu hayatın hiçbir sokağında eşit değiliz seninle. bazı zamanlara aldanma, gerçekten eşit değiliz. sen saf bir çocuk kalbi kadar güzel, ben sırtı pisten arınmayan her şeyim. ben dile geldiği gibi okunan her sözcük, sen ise türkçeye çevrilircesine okunan, altını çizmeye dahi çekindiğim binbir sözcüksün. ben senin için tüm siyasi haritaları yakanım, sense her yangının sonunda sağ çıkmama sebep olansın. ben tavşanın küstüğü dağım, biraz engebeli, biraz kayalı, biraz düzensiz. sense her şeyden üç kere daha güzelsin. çocukların yüzündeki tebessüm, annemin aldığı ilk bayramlık elbisesin. zaman zaman babamın yüzüme indirdiği tokat, ama zaman zaman bir kerecik örülen saçlarımsın. sen, diyorum işte sen, akşam üzeri çıkan rüzgar gibi yüreğimi serinletiyorsun. sen yine de tüm bunları boş ver ve biz seninle el ele, bizi yıkacak her sözü tarihe kazıyalım. ölürsek dahi bundan olsun. şimdi biraz, beraber kanamamıza, beraber yanmamıza izin ver. sana kaç kere söyledim, ateş olan bir sensen ben yanmaktan korkmuyorum. beni kurtar, avut istemiyorum. sadece biraz kanayalım, beraber savaşalım ve bir kez olsun aynı enkazda kalalım istiyorum. beni hiçbir şey üzmez de, senin olduğun safta olmamak öldürür. madem bir kıyamet kopacak, dünyanın sonu olacak o zaman yanımda ol. madem kopacak bir kıyamet, bıraksaydılar da yanında olsaydım. şu hâle bak. elime, yüzüme, öfkesinden başka hiçbir şeyi olmayan bir kızın sesindeki hatıralara bak. beni boş ver de bize bunu niye yaptılar. 

CIavish

-Soba sensen ateşten korkmuyorum.
Reply

CIavish

benim tüm vârlığım kapkaranlık bir ayettir. ama seni tüm karanlığıma rağmen, renk renk çiçeklerin olduğu diyarlara götürmek istedim. seninle yeşermenin sonsuz mutluluğuna kapılacaktım. ben bu kapkaranlık ayette seni tutunacak dal, içerlenecek bir sevda belledim. ben bu karanlıkta seni, ışığa, güneşe, yıldıza, aya aşıladım. tek odak noktam senmişsin gibi. yaşam belki durağımıza uğramaz, ama seninle sık sık durak değiştiririz istedim. yaşamak belki, sensindir. yada ne bileyim sık sık atışmalarımız, yada babasından sık sık dayak yiyen bir çocuktur. belki hiç meyve vermeyen ağaçtır, yada akşam saatleri adını anarak iç çekerken içtiğim bilmem kaçıncı sigaradır. yaşamak belki de akrebin yelkovanı kovaladığı o iki çubuk arasıdır. yaşamak geçiyor. ve ben hâlâ bahçede küçük bir yer ayırtıyorum. bir gün olurda, yolun yoluma düşerse oraya binbir çiçekler ekelim diye. şimdi benim payıma düşen bu işte. benim payıma düşen terk edilmiş, kırık dökük merdivenlerden inmektir. olurda düşersem inerken lütfen beni bekle. bir yere kıpırdama. çünkü benim payıma düşen sana ulaşmaktır. işte biz seninle bir yere varamadan müşterek bir dert içindeyiz. sana varamayacak olmanın derdi. beni bekleyemeyecek olmanın korkusu. olmak yada olmamak tüm mesele bu. neyse bir sigara yakayım. 

CIavish

-Sigarayla geçmez zorluğun.
Reply

CIavish

sen bana her şey olmuştun. hediye edilmedin. ama lütuf gibiydin. anlıyor musun. olanların hepsi gitmiş yani. ben bir baktım yüzüne, herkesin nefes aldığı yerde, nefesim ceplerime kaçmış gibi. herkesin her şeyi var tamam mı. benim bir senim vardı. böyle bir sokağa önce, sonra bir ara sokağa, nasılsın simitçi amca, benim nasıl olduğumu sorma. onu yine çok özledim. yine çok kırığım. sonra endişe etme üzülmüyorum ben, hiç oturmayayım kalkamıyorum sonra, biliyorsun. şiirlerim de iyi, bu sıralar midemden vuruyorlar sadece. - iç çekişler - senin yüzümü görünce ışıldayan mavilerin, beni hissedince çarpan bir kalbin yok ki, hepsini dövdün. sen. hepsini. dövdün. hatırlıyor musun sana bir gün, ben anlatmasam da en iyi sen anlarsın beni, demiştim. sen vardın, sen benim hayatımdaki yokların kan parasıydın. ve biliyorum, beni sevmedin. belki bir çocuk kadar beyaz olmadığım için, belki de sana, benim senden başka kimsem yok, demeyişlerimden sevmedin değil mi. ama yemin ederim, sana hep senden başka kimsem yok der gibi baktım. seni sanki hiç kimsem yokmuş gibi sevdim. sevmedin değil mi beni, beni sevmedin. beni hiç sevmedin. biliyor musun bana çok şey oluyor ve bana dediler ki ayılıp bayılma, bir de seninle uğraşmayalım, senin acını yaşamayalım. sen duysan benimle acımı yaşar mıydın. yaşardım, de. lütfen. hatta, seni alır buralardan götürürdüm, biraz çorba içerdik, biraz sigara içerdik, biraz rüzgar tenimizi üşütürdü, sonra bir tarlada koşardık, sonra bağıra çağıra birbirimize bir şeyler anlatırdık, de. de bunları. keşke demiş olsaydın. kalbim kalbimde kıvranıyor. şimdi bi şey yap,bağır, çağır ama bir şey yap lütfen, lütfen.

CIavish

-Susma balım.
Reply

CIavish

hayal edemeyeceğin her şekilde sevdim seni. sancı dediler, acı dediler, özlemek dediler, yine de sevdim. daha saçlarımı örmeyi, kendimi sevmeyi bilmiyordum. ben seni annen gibi sevmeyi öğrendim. hiç olamadığım kul gibi, insan olmaktan çığlık atacak hale geldiğim zamanlar gibi sevdim. ama, gözüm dolarsa ağlarlar diye kahkaha attığım günlerim çok oldu. seni sevmekte biraz böyle. kopan parçalarımı kenara bırakmaya zaman tanımadılar, sırf sen parçalanma diye kendimi attım. bir çocuğun beslenme çantasında her şeyi olupta sırf olmayan ıslak mendilinin yokluğuna ağlayışı kadar çok. kokunu hiç bilmediğim halde düşündükçe ağlayacak kadar çok. ben seni çok. sonra ben sana durup hiç kızamıyorum. ben sana hiç kızmadım ki. sen çok, çok başka bir çocuksun. çocuk olduğunu bilen ama çocuk değilmiş gibi elini her taşın altına  sokanlardan. ben, sen ne hata yaparsan yap, tek doğrum kabul edecektim. çünkü neyi engellesem durup bakacaktın. boynunu eğip bakacağına, yap bir hata istedim. ben seni kurtarmayı her şeyden çok öğrenmek istedim. sonra atlamak istediğin her uçurumdan geri çekil diye yalvarmayayım ama aklına ben geleyim istedim. istedim ki her şeyi yap. her acıyı yürü. her taşta düş. her balkonda titre. her kalkmak istediğinde tekrar düş. hep düşmelerin olsun. ama ben seni tutayım. ben seni hep tutayım. sen atla, atlamazsın biliyorum ama ömrün boyunca çakılmayacaksın. sen atla, ben tutamasam da sana kilim gibi serildim yere. bir daha acımaz canın. bileklerin, dirseklerin, sen. bir daha sıyrılmazsınız. bağırdığın zamanları kimse duymasın ama ben duyayım istedim. bir ben. ama, sen sustun ben dinledim. sen sussan da seni bildiğimi hep bildin. çünkü ben bildim ki seni şu hayatta benden başka kimse bilemez. bilmemeli. ben bildim. ben sana boyun eğdim. sen annemi özledim derdin, ben kokusunu bilmediğim binbir çiçeği kokladım. bir hayale çıkardım seni sevgimle, bir denize götürdüm, bir sahile, bir güneşe. hayal etmekten korkmamayı öğrettim sana.

CIavish

-Şimdi dön sahile gidelim.
Reply