Seni yalnızlığından tanıdım
kirpikleri kırık çocuk,
çiğneyip durduğun dudaklarından.
Gözlerin küllenmiş yangın yeriydi,
bir eylül göğünün bulut kümeleri
donuk bakışlarında;
hüznün nasıl da benziyordu
benim ilkgençliğime
Ellerinden tanıdım seni
yüreğinin yansısı tedirgin ellerinden.
bir uzak boşluğa yağmur yağıyordu
-anılardan anılara ince çizikler...-
yüzün bir türkü sonrasının kederli dalgınlığında;
güldün mü, ben mi yanıldım, bilemiyorum
ağıt gibi bir alay dudak uçlarında,
gücenik duruşundan tanıdım seni.
Seni kendimden tanıdım çocuk;
yüreği sürekli çiğnenen bir yol gövdesi
acılardan acılara köprü...
biraz öfke, biraz umut,
çokça onur olan kendimden.
Eğildim öptüm yıkık alnından
uzaktın, kıyamadım sessizliğine
biraz daha dedim içimden,
biraz daha; gün olur, onuru güzel çocuk
acı da yakışır insanın yüreğine.