Uyu... Bir daha uyanmamak üzere.
Koş... Bir daha dönmemek üzere.
Gül... Bir daha gülmemek üzere.
Ağla... Bir daha ağlamamak üzere.
Gözleri kapat... Bir daha açmamak üzere.
Nefesini tut... Bir daha alamamak üzere.
Öldür... Bir daha yaşatmamak üzere...
Öl... Bir daha dirilmemek üzere.
Her şey ve herkes bir gün unutulur. Ama onların hikayesi kalplerde bir yumru bırakıp, kaçar. Kovalamaca oynar, yere düşersin, kaldıracak kimsen olmaz, kalkacak gücün de olmaz.
Mantığın sana isyan eder.
"Ne oldu biliyor musun? Ben seni yalanlarımla kandırdım ve sen bunların hepsine inandın." Dedi nefretle. Gözlerindeki tek duygu nefretin kendisiydi.
"Ne var biliyor musun?" Dedim sinir bozucu bir tatlılıkla, gözlerden ırak bir gülümsemeyle. "Bende inanmış gibi yaptım." Yalan. Yalan. Yalan. Sesim duygusuz ve insafsız çıkmıştı içimdeki acıya tezat. Ben ellerimde kelepçelerle onun esiriydim, o da bana bunu yapmak zorundaydı... Gözlerindeki nefret alev aldı, sıcağını ve ışığını çektiğinde o nefretin arkasındaki oyuncağı gördüm. İşte şimdi gözlerinde nefretin ve öfkenin gözleri vardı. Bu onun gözleri olamazdı. Bir bakış bir insanı bu kadar çok nasıl değiştirirdi?
- JoinedJune 1, 2016
Sign up to join the largest storytelling community
or