SmeyyeIremA
Merhabalar dostlarım,
Maalesef iyi haberler vermek için burada değilim.
Bildiğiniz üzere bir YKS sürecinden geçtim ve YKS'ye son iki ay kala yazarlığa ara verdim.
Fakat kötü bir haberim var:
Ben tercih verdiğim hâlde beni bir üniversiteye yerleştirmediler ve ben maalesef açıkta kaldım.
Bavul hazırlarken mezuna kaldığımı öğrenmek beni biraz üzdü açıkçası ama bir yandan verdiğim bölümler hiç içime sinmemişti ve her ne kadar iyi bölümleri tercih vermiş olsam da istediğim yerler değildi. Tercih dönemi bittikten sonra tercihlerimi iptal etmediğim için çok pişman olmuştum.
Şimdi önümde bir şans daha var. Zor bir yol, bu sefer daha çok yorulacağımı biliyorum fakat bu benim için son şans.
Bu süreçte ara vermeye karar verdim. Hali hazırda DEHB sayesinde sınav süreci benim için yeteri kadar zorluyken birden fazla alanda ilerlemeye çalıştığım için işleri daha da karıştırıyorum. Geçen sene yaptığım hataları bu sene yapamam. Sadece yazarlık için değil, içerik üretimi için de ara verdim. Her ne kadar Instagram’da izlenmeler artsa da — hatta ilk iş birliğimi bile yapmıştım — takipçim bir türlü artmıyordu. Bir yandan seviniyorum bu durum için. Eğer takipçi sayım yüksek olsaydı, muhtemelen ara verecek cesareti kendimde bulamazdım.
Muhtemelen bir yıl sürecek bir ara. Bu beni çok üzüyor çünkü küçük yaşımdan beri yazarlık benim en büyük hayalim. Hep "uğruna her şeyi feda edebilirim" derdim ve kimi zaman bunu yaptım da. Fakat şu an geleceği göremiyorum.
SmeyyeIremA
İnanın bana, ne Kahramanlara İnanır Mısın ne de Tablo: Atmış Dört Kare Tek Kötülük o kurguların yanından geçemeyecek hikâyeler.
Zaten Yok Oluş serisine ne kadar güvendiğimi her fırsat bulduğumda söylüyorum.
Fakat bu kurguları yazmak için önce büyümem gerekiyor, benim ve kalemim ve maalesef ki kitlemin.
Henüz 17 yaşında bir gencim, her ne kadar 6 yıla yakın süredir yazı yazsam bile — kısa hikayeler ve şiirlerle başladım — henüz zihnim çok genç ve ben bunun farkındayım. Kahramanlara İnanır Mısın gibi yaratıcı ve özgün bir kurgu benim bu gençliğime kurban gitti. Yazmayı hedeflediğim diğer büyük serilerde gitmesin.
Bu kısa süreli ayrılığı — pek de kısa süre değil — bir çeşit olgunlaşma mevsimi olarak düşünüyorum.
Hiç muz topladınız mı ya da hiç bu sürece şahit oldunuz mu, bilmem. Muzlar henüz yeşilken ağaçtan koparılır, depo gibi bir yerde bekletilir ve bu süreçte muzlar olgunlaşıp sararır. Eğer yeşil muz o ağaçta bekletirseniz o sararmaz ve çürür.
(Mersinli yazardan anca böyle benzetme gelir zaten)
Ama söz, geleceğim ile ilgili bir şeyleri garanti altına aldıktan sonra — bu sistemde Cerrahpaşa tıp bile garanti değil ama olsun — tekrar geri döneceğim. Ben yazmadan duramam. Bu dünya’ya anlatacak çok şeyim var. Ben bir gün ölüp gideceğim ve zihnimde yaşattığım bütün dostlarım benimle gelecekler. Ben ölmeden önce dostlarımı size emanet etmek istiyorum.
Umarım kendimi anlayabilmişimdir.
Bir şeyleri yoluna kattıktan sonra görüşmek üzere. Kimseye "bir yere ayrılma, beni bekle" demiyorum. Fakat sözüm olsun, bir gün o kadar çok büyüteceğim ki adımı... İlla tekrar karşılaşacağız.
Sevgilerimle,
Mutluluk sizinle olsun, Güneş benimle.
~Sümeyye İrem A.
(Adalet Yazarı)
•
Reply
SmeyyeIremA
@ SmeyyeIremA Akademik olarak başarısız bir öğrenci değilim, bir hayalin peşinde koşup her şeyi silmek istemiyorum. Gelecek, edebiyatın nereye gittiğini göremiyorum. Yıllarca yazılan kitaplar birkaç ay viral oluyor, sonra birdenbire unutuluyor. Çok uç örnekler olacak ama farkında mısınız, bundan sadece 1 yıl önce Ateşpare ne kadar popülerdi; bundan sadece birkaç ay önce Beyaz Leke ne kadar popülerdi. Evet, bu kurgular hala popüler fakat eskisi kadar değil. Kaldı ki büyük yazarlar tarafından yazılan kitaplar bunlar ve ben ne Aslı Arslan'ım ne de Ceren Melek'im. Daha küçük kitlelere sahip yazarlar bu kadar bile şanslı olmuyor.
Kitap okumak maalesef tüketime dönmüş durumda. Bir çeşit moda akımı olmuş. Popüler kültür ne okuyacağımızı, hatta ne yazacağımızı seçiyor. Birkaç ay popüler olan kurgular ve onların arkasında geçen yılların emekleri...
Herkes kitap çıkartmaya başladı. Ve bundan birkaç yıl sonra kitap sektörünün, günümüz müzik sektörüne dönmeyeceğinin kimse garantisini veremez. Nasıl bütün içerik üreticileri kafalarına göre müzik çıkartıyorsa, bugün aynı şekilde bütün içerik üreticileri kafalarına göre kitap çıkartıyor.
Elbette hepimizin anlatacakları vardır, bu dünyaya bırakmak istediğimiz izler vardır fakat hepimizin yöntemleri aynı olmak zorunda değil. Bu yaptığımız şey sanatı öldürmekten başka bir şey değil.
Ben kendime sanatçı demiyorum, yazar da demiyorum yanlış anlaşılmasın. Fakat bu yol için çalışıyorum.
Yazmak istediğim çok fazla kurgu var:
Yok Oluş
Ahserya Destanı
911 Yerine
Echo: 10
Kart Oyunları
....
Ve onlarcası.
•
Reply