“Yelkovan genç adamın,akrepse genç kadının bedenine saplanarak onları o ana çivilemişti sanki; ne geri gidebilirlerdi beraber ne de ileri.
Bu birlikte geçirdikleri son andı. Genç kadın kalan gücüyle tek elini kaldırdı ve parmaklarının ucuyla sevdiği adamın yüzünde onlarca zamandır keşfettiği yerlere dokundu. Levent Çağıran kollarını ona dolarken genç kadın artık doğumun son aşamasındaydı,hayatın son katmanından ölüme sarkıyordu. Yanağından bir yol çizerek yavaşça süzülen o tek damla gözyaşında kaderin son adımını attığı kaldırımlar vardı. Gözleri sevdiği adamı son kez görmek için çevrildiğinde bütün mevsimler tek bir ana devrildi. Çöl kumları kar tanelerine karıştı. Rüzgârın ağına takılarak sürüklenen yapraklara yağmur çarptı. Patika hâlâ sessizliğin içine uzanıyordu. Gece gökyüzüne,rüzgârın uğultusuysa hâlâ dallara tutunuyordu ama genç kadının ruhu bedenine tutunamadı.
Ve dünya,ilk cinayetini doğarken işleyen bir katile kollarını açtı.
O katilin adı Ediz Çağıran’dı.”