Bu gün bayramın son günü:
Her şey çok güzel,
Her şeyin çok güzel olduğunu biliyorum.
Ama hiç bir şeyin güzelliğini hissedemiyorum.
Sanki karşımda bir gül varda ben kokusunu alamıyorum.
Gülün varlığını ellerimle, başkalarının gülü koklamaları ile kanıtlamışken, gülün güzel kokusunu alamamak beni arafa itmişti.
Şu günlerde arafta olmaktan kendimi alamıyordum.
Yine bir bayram, yine bir Araf.
Şu günlerde arafı anlatmanin bir kaç yolunu buldum, bunlardan biri:
Bir yanım ateş, bir yanım buz,
Oraya gitsem yanacağım, buraya gitsem doğacağım.
Neyi seçersem seçeyim hasarsız kurtulamayacağım.
Ve belkide bir gün hiç kurtulamayacağım bir zaman olacak.
Yani içimdeki bu his tam da böyle,
Bir şeyler olacak,
Ama hiç iyi şeyler olmayacakmış gibi.
Ruhum, benliğim bunu biliyor,
En az hasarla kurtulacağımı sanıp kesin olmayanlarla beni oyalıyorlar.
Ama bilmiyorlar, belirsizlikle beni yaşamaya itiyorlar.
Oysa Nova'nın en korktuğu şey belirsizlikti.
Çünkü akıldaki ihtimaller olabileceklerden daha kötüyken dünyadaki cehennemime odun taşıyorlardı.
Oysa olacaklar ihtimallerden daha kötüydü.
Olabilecek en kötü senaryoyu hazırlamışken,
Yanacağımı düşündüğümden daha fazla yanacak,
Donacağımı düşündüğümden daha fazla donacağımı biliyorum.
Bunu bilmek arafı katlanılmaz kılıyor.
Bir yanım yanıp kül olurken donmanin daha az acı verecegini düşündüğünden onu yeğliyor,
Bir yanım donup buz keserken yanmanın donmaktan daha iyi olacağını düşündüğünden yanmayı arzuluyordu.
Ruhumsa her iki acıyı da çekip arafın her iki ihtimalin birlikte yaşandığı bir bedene sıkışmanın her iki ihtimalden de kötü oldugunu bilerek kendini en kötü sona hazırlamaya çalışıyordu. Oysa hazırladığı en kötü sondan da daha kötü bir son onu bekliyordu.
Bu gün bayramın son günü:
Ben arafı iliklerime kadar hissettim.
B'E'