Deseniz ki, şu dünyada düzeltemeyeceğimiz bir şey var mı? Derim ki, yok. İsterseniz her şeyi düzeltebilirsiniz. Yalan söylemiş olurum ve ben yalan söyledim size. Bazı şeyleri düzeltemeyiz. Mesela çocukluğumuzu. Mesela, çocukluğumuzda yaşadığımız kötü şeyleri. Değiştiremeyiz mesela bunları. Bunlar olmasaydı biz olmazdık. Ve bazen biz, biz olmak istemeyiz. En çok kendimize ihtiyacımız varken kendimizden nefret ederiz. Belkide en büyük hakkımızdır, belkide bunu bile hak etmeyiz... Travmalarımızı atlatamayız mesela, tam atlattım her şey bitti dersin sağından geçen adam senin hayatını mahveden adama çok benzer, plak başa sarar. Dersin ki o sadece benziyor. Hayatına devam edersin. Bakarsın ki biri onun gibi konuşur, bir hatırlatsin ki, o sana neler yapmış, hayatını mahvetmiş. Dersin ki sakin ol, o burada değil yanında değil sadece konuşmaları benziyor. Hayatına devam edersin. Birinin yüzü ona öyle bir benzerki, o karanlık günlerini hatirlarsin, hayatın durur. Sana yaptıkları gözünün önüne gelir, mecazen. Sonra, her şey geçti dersin hayatına devam edersin. Sonra bir gün biri yaşadıklarını anlatır, hayatının ne kadar kötü olduğundan bahseder, onu anlamanin ne kadar kötü olduğunu anlarsın, onunla aynı hisleri hissetmekten nefret edersin. Sonra dersin ki bu sadece bir his geçecek. Buna kendini inandırırsın, ya da sadece kendini kandırırsın. Sonra bir gün karşına o çıkar. Artık diyemezsin, birisine benziyor diye çünkü o artik karşında, zihnin de. Diyemezsin ki, burada degil, çünkü tam burada. Sonra yaşadıkların gözünün önüne mecazen gelmez çünkü yaşanmışlıkların tam karşındadır. Diyemezsin ki, bu sadece bir his geçecek, hayır bir his olup yanından geçemeyecek kadar gerçek. Sonra işte aklına o soru gelir,her şeyi düzeltebilirmiyiz? Sonra anlarsın ki yalan söylemişsin herkese, en çokta kendine.