Adamın parmak uçları usulca genç kızın pürüzsüz teninde dolaştı, uyumadan önce ağladığını belli eden kirpiklerine dokundu.
"Yorgunsun değil mi küçüğüm?"
Dudakları sevgi ile kıvrılırken kızın her zerresini parmaklarının uçları ile usul usul inceliyordu.
Kızın kapalı gözleri açıldı ve dudaklarına tıpkı gözlerine ulaştığı gibi yorgun bir his değdi.
"Küçük değilim ben!"
Adam hiçbir şey demeden kızın gözlerini hafifçe eliyle kapattı ve dudaklarına yük olmayacak ufak bir buse bıraktı.
****
O günden yıllar sonra yine bu mezarın başındaydım, ağlıyordum.
Ağırlığını kalbime hissettirmekten korktuğun sevgim yüreğimi dağlıyor şimdi.
Acıyor, sancıyorum. Göğsüm, kalbim ve en önemlisi ruhum senin adını haykırırken ben hâlâ ismini dudaklarımda zikretmeye korkuyorum.
Saçlarıma dokunuşunu hatırlardım, bazen uykumdan uyanır seni izlerdim. Başka kimsenin, senden başka kimsenin böyle huzur dolu yaklaşamayacağını düşünürdüm.
Yanılmadım, yıllar sonra iki defa gerçekten yanılmadım.
Yaşlı bir adam öldü dün. Sevgi dolu, kırışık tenli, sessiz sakin ama içine dünyalar sığdırmış bir adamdı.
Hayatta olsan eminim çok severdin onu, sen sana öğreteni hep sevdin nasılsa.
'Küçüğüm' derdin bana, hakaret gibi gelirdi. Ne cahillik ama!
Büyük zannederdim kendimi, oysa şimdi anlıyorum kimsenin gözüne görünmeyecek kadar küçükmüş benim her şeyim.
Gözlerimi kapayıp usulca yattım mermer ile hapis edilmiş toprağa, sanki sen gibi koktu bir an burnuma.
Daha sıkı kapattım gözlerimi, acı yüreğimden akar giderken son defa verdim nefesimi.
Son defa doldurabildim ciğerlerime seni...
~Vanessa
26-11-2024
23:50