Ama bazen çok acıyor,
Ne yapmalıyım bilmiyorum.
Ne yapmalıyım?
Acıyor...
Nasıl durdurabilirim?
Nefes kesen, nutuk tutan bir sancı bu...
Beynimi baskılayan, ciğerlerimi söken bir acı.
Boğazıma takılan bir elma misali,
Cennet kanatlarımı kesip bana sırt çeviriyor.
Ve ben cayır cayır cehenneme düşmek zorunda bırakılıyorum...
Ama bazen çok acıyor,
Ne yapmalıyım bilmiyorum.
Ne yapmalıyım?
Acıyor...
Nasıl durdurabilirim?
Nefes kesen, nutuk tutan bir sancı bu...
Beynimi baskılayan, ciğerlerimi söken bir acı.
Boğazıma takılan bir elma misali,
Cennet kanatlarımı kesip bana sırt çeviriyor.
Ve ben cayır cayır cehenneme düşmek zorunda bırakılıyorum...
Kan kokuyor heryer,
Kan kokuyor dudaklarım,
Kan kokuyor bu minik eller,
Kan kokuyor ruhum, rüyalarım.
Çürüyor benliğim,
Geriye hiçbir şey kalmıyor,
Senin silik gri anıların dışında.
Ve ben...
Öylece durup izliyorum.
Gidişini...
Sen sızlayan iki kürek kemiğim,
Sen yaralı kalbimsin.
Sen umudum, umutsuzluğum.
Herşeyim, hiçliğimsin.
Ey hayat!
Sen yaşayamadığım, ölemediğimsin.
Sen ki kanatlarımı koparıp bana;
“Uç!” Diyensin...
"Seni çok seviyorum..."
Bunu kime dediğimi bile bilmiyorum. Çok istiyorum bunu benim için değerli birine söylemeyi.
Ancak sadece gece yarısı hıçkırıklarımın arasından karanlık ve boş odaya yansıyor fısıltım.
Bir ihtimal delirmiş olabilirmiyim acaba.
Hepsi yalnızlıktan hepsi fakirlikten.
Neden bu kadar acıyor? Neden bu kadar nefes kesici bir sancı?
Neden bu kadar zor olmak zorunda?
Beni sevmek bu kadar zormu?
Bir damla sevgi için kimlerin köpeği olmadımki? Ama boş.
Hepsi boş...
Bir sarılsan ya. Ruhumun sancısını içine çeker gibi...
Bir tutsan ya ellerimden. Dizleri kanayan çocukluğumu sahiplenir gibi.
Bir dokunsan ya bana. Ama çok güzel dokunsan. Gecelerimi aydınlatan Dolunay gibi.
Bir sevsen, öyle bir sevsen ki, uğruna ölecekmiş gibi.
Senden sonra şair oldum ben bilir misin ki...