Birkaç gün aradan sonra yeniden merhaba sizlere söz verdiğim gibi bugün dördüncü bölümden bir alıntı atacaktım ve alıntınız hazır keyifli okumalar.
“ Nereye gittiğimizi bilen var mı asker?” sesi her zamanki gibi gür ve tok çıkıyordu Toprak’ın.
Hep bir ağızdan cevap geldi.
“ Ölmeye!”
“Menzili bilen var mı asker?”
“Menzil kızıl elma komutanım!”
“ Kim için gittiğimizi bilen var mı asker?”
“ Şehit olmuş Mehmetçik, gözü yaşlı analar için.”
“ Ne için gidiyoruz asker?”
Bu kez sesleri bir orduya bedel çıkıyordu.
“İntikam, intikam,intikam!”
Dağlar taşlar inledi intikam sesiyle. Onlar ise dimdik duruyordu. Mevzu intikamsa dünya yıkılır onlar sarsılmazdı. Gözlerini kırpmaz gerekirse nefes almazlardı.
Bu konuşma onların her görev öncesi yaptığı bir konuşmaydı. Neyi ne için yaptıklarını hatırlatıyordu onlara. Gerçi hiç unutmuyorlardı. Ama her söylediklerinde tüyleri diken diken oluyor damarlarında akan kan kaynıyordu.