Tüm o kalabalığın içinde yalnızlıktan kafayı yemenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilirim. Bazen 40 kişilik bir sınıf, bazen 30 kişilik bir otobüs, bazen 100 kişilik bir iş yeri ve bazen sadece 4 kişilik bir salon... Kimsenin seni anlamadığı, duymak dahi istemediği her yerde kafayı yersin. Kimsenin sana ufacık bir ilgi göstermediği, bırakın ilgiyi nasıl olduğunu bile sormadığı her ortama duyulmayan çığlıklar bırakırsın. Sadece senin duyduğun yalnızlığın çığlıkları, çaresizliğin çığlıkları. Bazen kendin uzaklaştırırsın insanları kendinden. Yapmacık gelirler, güvenemezsin. Bazen de onlar görmemezlikten gelirler seni. Ne acı değil mi, kimse seni görmek istemiyor. Kimse sesini duymak istemiyor. Bunları anladığın an içine derin bir öfke yerleşir ve büyür. O büyüdükçe sen de büyürsün. Öfken büyütür seni. Bir yalnızlıklık ne çığlıklar, ne öfkeler, ne kırgınlıklar saklar, tahmin edemezsin..