Ayağınız takıldı, "küt" diye yere düştünüz. Çayı doldururken bir anda bardak çatladı. Elbiseyi giyerken “cart” diye yırtıldı. Çok önemli bir görüşme yaparken telefonunuzun şarjı bitti. Arabaya bindiniz, kontağı çalıştırdınız araba çalışmıyor. Otobüsü yakalamak için var gücünüzle koştunuz, tam yakalayacakken kaçtı. Size çok lazım bir şeyi evde unuttunuz. Bu tip durumlarda insanların ne yaptığına, nasıl davranıp neler söylediğine dikkat ettiniz mi? Kimileri kalayı basar. Kimileri lanet okur. Kimileri ise “Hay aksi şeytan!” diyerek yaşadığı tatsızlığın etkisini azaltmaya çalışır.
Peki bu ne kadar doğru? Küfür etmek, lanet okumak hele de şeytana sövmek, lanet okumak, kötü laf etmek içinde bulunduğumuz sıkıntıyı giderir mi? Bize bir şey kazandırır mı?
Bir gün, Allah Resûlü (s.a.v.) devesinin terkisine birisini bindirmiş vaziyette gidiyordu. Derken hayvanın ayağı takıldı. Bu sahabî “hay aksi şeytan!” dedi. Peygamberimiz ona şöyle buyurdu: “Hay aksi şeytan deme! Bunu söylediğinde şeytan büyür, büyür ev kadar olur ve der ki: Benim gücümü anladı. Sen başına bir şey geldiğinde bismillah de. O zaman şeytan küçülür, küçülür, sinek kadar olur.” (Ebu Davud, 4982)
Peygamberimiz bir benzetme yoluyla şeytana lanet okumanın onu nasıl da şımarttığını, neşelendirdiğini bu şekilde anlatmıştır.
Biz zannediyoruz ki eûzu ve besmele sadece Kur’an okurken veya bir işe başlarken çekilir. Oysa Müslüman, başına istenmeyen bir durum geldiğinde ilk olarak şeytanın adını değil Rabbinin adını anar, O’na sığınır, O’ndan yardım diler.
Bir başka hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Kişi şeytana lanet okuduğunda şeytan der ki: Sen, lanetlenmeye değer [üstün] bir varlığa lanet okuyorsun!” Böylece insana zarar verebildiğini gördükçe kendisini daha da büyük görür, azgınlık ve taşkınlığını daha da arttırır.