jeonjk-51

Seni çok seviyorum gerçekten.seni hiç bir şekilde kırmsk veya üzmek istemiyorum

jeonjk-51

Ben senin umudun olmak istiyorken umutsuzluğun olmak istemiyorum
Reply

jeonjk-51

Hayal kırıklığınada uğratmak istemiyorum ve bunun için çabalıyorum ama sanırım uğratıyorum..
            Yazıklar olsun kelimesi sencede çok ağır değil mi? Yani bence öyle, peki sence ben bunu hakkettim mi Alnara?
Reply

Soxima

Ve bir gün çocuğum olursa…
          Ona söyleyeceğim:
          "Biliyor musun, annen gençken çok güçlü görünürdü dışarıdan.
          Ama içi öyle kolay kolay iyileşmeyen yaralarla doluydu."
          Kimi zaman sırf güçlü görünmek için sessiz kaldım.
          Kırıldım ama belli etmedim.
          İncindim ama susmayı öğrendim.
          Çünkü anlatmaya kalksam, “abartıyorsun” derlerdi.
          O yüzden içimde büyüttüm her şeyi.
          Hem kimseye yük olmak istemedim,
          Hem de kimseye güvenemedim…
          Ben senin için bir sığınak olacağım.
          Sen konuşmak istersen, ben kulak olacağım.
          Ağlamak istersen, omuz.
          Korkarsan, siper.
          Sana hiçbir zaman “geçer” deyip geçmeyeceğim.
          Çünkü benim geçmeyenlerim çok oldu…
          Diyeceğim ki sana:
          "Annen gençliğini sadece yaşamadı, taşıdı."
          Yorgunluklarını sırtında, hayal kırıklıklarını yüreğinde taşıdı.
          Ama ne zaman ki sen geldin bu hayata…
          İşte o zaman hepsi bir anlam kazandı.
          Sen gülerken ben içimden şunu fısıldayacağım:
          “Ben yaşamamış olabilirim, ama sen yaşa.
          Ben bir yere sığamamış olabilirim, ama sen kendine bir dünya kur.”
          Korkma diyeceğim, “Yanındayım.”
          Ve her ne olursa olsun, sevgimi sorgulamana gerek kalmayacak.
          Çünkü ben bir zamanlar hep sevilmeyi bekledim…
          Ama sana sevilmeyi öğretmeden önce,
          Seni nasıl seveceğimi öğrendim.
          Bir gün çocuğum olursa…
          Onun elini tutacağım ve diyeceğim ki:
          “Annen geçmişini gülerek anlatamıyor belki ama…
          Bugün senin gülümsemen için o geçmişe razı.”
          Ve bu yeter bana.

Soxima

Bedenim kıyıda dursa da, zihnim çoktan suyun altına süzülmüş gibi… Her dalga, içimdeki kırılmış parçaları sürüklüyor, her serinlikte biraz daha silikleşiyor benliğim. Kimse fark etmiyor, çünkü dışarıdan bakınca sadece bir insan denize bakıyor sanıyorlar; kimse, içimde boğulmakta olanı göremiyor. Belki de bu yüzden çekici geliyor okyanus; çünkü beni anlamaya çalışmıyor, yargılamıyor, bir şeyleri düzeltmeye çalışmadan sadece yutuyor.
          Sonsuzluğu bana huzur gibi sunuyor, oysa içinde fırtınalar kopuyor. Tıpkı benim gibi. Dışardan sakin, içeride darmadağın. Belki bir gün, bir dalga beni çağırır da, geri dönme ihtimali olmayan bir yolculuğa çıkarım. O vakit, kimse 'neden' diye sormaz. Çünkü sessizlik, her cevaptan daha ikna edicidir

Soxima

Benim ince çizgim, söylenen sözün arkasında durulmasıydı. Öyle büyük vaatler, abartılı yeminler istemedim hiçbir zaman. Sadece bir şeyi söylediysen, onu yapman yeterdi. Çünkü ben, bir sözü duyduğumda güvenmeye başlarım. Beklerim. Belki de bu yüzden en çok sözlerde yanıldım. Çünkü bazı insanlar, dudaklarından çıkan kelimelerin ağırlığını taşımayı bilmez. Onlar için söz, anlık bir kaçış ya da güzel bir görüntüdür. Ama benim için… benim için bir bağdır, bir sorumluluktur. Ve işte, bir söz tutulmadığında sadece o söz değil, benim içimdeki birçok şey de düşer yere. Güven, inanç, umut... Hepsi birden.Sanki içimde bir cam kırılıyor da sesi sadece bana çarpıyor. Dışarıdan bakınca hiçbir şey değişmemiş gibi ama içim paramparça. Çünkü ben bir sözü duyduğumda ona tutunurum. Gözlerinin içine bakarak söylenen her cümleyi kalbime yazmışımdır. Belki de en büyük hatam buydu; insanların söylediklerini sandığımdan daha ciddiye almam.

Soxima

İlaçlar beni sakinleştirmiyor, sadece duvar örüyor etrafıma. Kimse içeri giremiyor, ben de çıkamıyorum. Ağlamıyorum mesela, ama bu iyi olduğum anlamına gelmiyor. Artık hiçbir şey hissetmiyorum diye iyi sayılıyorum. Ne garip. Hissedemeyen bir kalp, nasıl yaşıyor sanıyorlar?

Soxima

İlaçlara yeniden başladım. Bu benim zaferim değil, pes edişim. Artık hiçbir şeyle baş edemediğimi fark ettiğim an, elim bir kez daha o kutuya gitti. Her yuttuğumda bir şeyler eksiliyor içimden. Kızgınlık, kırgınlık, korku… Hepsi yavaş yavaş silikleşiyor. Belki de bu yüzden herkes 'toparladım' sanıyor. Ama ben kendimi değil, duygularımı gömdüm sessizce.”
            Her şey rutin şimdi. Sabahları çalan alarm, yüzüme yapıştırdığım sıradan ifadeler, gün boyu yapılan konuşmalar, geceleri sessiz bir çöküş. İçimdeki savaş bitmedi, sadece sesi kısıldı. Bazen bu sessizlik daha da ürkütüyor beni. Çünkü artık ne için üzülmem gerektiğini bile bilmiyorum. Hissetmediğin şeyin adı yok, tarifi yok. Sadece bir boşluk var, adı konmamış bir ağırlık gibi.”
            Ben yoruldum. İnsan olmaktan, güçlü gözükmekten, hep bir şeyler yolundaymış gibi davranmaktan. Uyumak istiyorum… sadece biraz daha fazla, biraz daha derin, mümkünse hiç uyanmamak üzere
Reply

Soxima

Keşke başkası olsaydım. Keşke içimde taşıdığım bu karanlık, bu yetersizlik, bu bitmek bilmeyen kendine kızgınlık başka birine ait olsaydı. Çünkü ben yoruldum artık bu yükle yaşamaktan. Kendimi hayal kırıklığına uğratmaktan. Kendi varlığımdan utanmaktan.

Soxima

Benden nefret eden bu kadar kişi varken benim nefret edememem de benim ayıbım olsun
Reply

Soxima

Bazen kendime kızıyorum. Bu kadar sessiz kaldığım için, bu kadar bastırdığım için… Ama sonra düşünüyorum da, konuşsaydım ne değişecekti? Kimi zaman insanlar sadece duymak istediklerini duyar. Gerçek acılar, rahatsız edici gelir onlara. Anlatınca sustururlar, çünkü duymaya tahammülleri yoktur. O yüzden susmak, bazen kendini korumaktır.
          Yine de özlüyorum. Anlatabilmeyi, anlaşılmayı, birinin gerçekten bakıp “sen iyi değilsin” demesini... Kendi içime dönmekten o kadar yoruldum ki. Aynı soruları tekrar tekrar sormaktan. “Neden böyle hissediyorum?”, “Ne zaman bitecek?”, “Bu ben miyim hâlâ, yoksa içimde başka biri mi var?”
          Zaman da acımasız bu arada. Ne bir durup halini hatırını sorar, ne de yavaşlar seni beklemek için. Herkesin hayatı ilerlerken, sen olduğun yerde sayıyorsan, daha da yalnızlaşıyorsun. Çünkü bir süre sonra arkana bakıyorsun ve kimse kalmamış oluyor.
          İnsanlar gitmiyor aslında. Sen durduğun için, onlar sadece uzaklaşıyor. Geriye ise sesler kalıyor. Kafanın içinde dönüp duran, geceleri uykunu çalan, gündüzleri enerjini emen o uğultular… “Yetersizsin”, “Herkes senden daha iyi”, “Zaten hiçbir şey değişmeyecek…”
          Ve sen susuyorsun. Çünkü tartışacak hâlin bile kalmamış. İçindeki ses bile artık senden güçlü.
          Ben bu savaşı kaybediyorum belki… Ama fark ettim ki, zaten kimse kazanmıyor. Herkes bir şeyini kaybederek yaşıyor. Kimisi çocukluğunu, kimisi hayallerini, kimisi inancını… Ben en çok kendimi kaybettim sanırım. Geriye sadece gölgesi kaldı. O da her sabah kalkıp “iyiyim” demeyi hâlâ öğrenememiş