İnsanlarla arama duvarlar örüyorum. Uzaklaşıyorum. Soğuyorum. Kendimden korkuyorum. Yaşamaya değer çok az şey olduğunu ve bunun mümkün mü olduğunu bilmiyorum. Yorgunum, sanki günlerce hamallık yapmışım gibi yorgunum. Nefes alamıyorum, açık gökyüzünde nefessiz kalıyorum. Derdim ne? Anlatamıyorum. Anlayamıyorsunuz. Anladım kelimesi kadar saçma bir kelime daha yok. Aynı acıya aynı zamanda aynı şekilde maruz kalmadınız. Anlayamazsınız... Nefes alıp nefessiz kalmayı anlayamazsınız. Yaşarken, içinizin ölmesini, hevesinizi kalmamasını anlayabilirsiniz ama aynı sebepten ötürü mü onu anlayamazsınız. Büyüdükçe dizimdeki yaralarım yok oldu, büyüdükçe kolumdaki morluklar, bacağımdaki yara izleri azaldı. İnsan büyüdükçe yarasını sarmayı da öğreniyor. Diyorum ya size yarasını kendi kanatıp kanatıp tuz basmayı öğreniyor. Hep destek görmek istiyor da bunu da kendi kendine yapmayı öğreniyor. Diyeceğim şu insan bazen cidden öğreniyor...