Hayatlarımızı zaman yönetir, onun içine doğar, onunla yaşar, onda ölürüz. Ne ki hayatta her zaman istediğimizi alamayız. Sabır işte bunu öğrenmektir. Beklemeyi bilmelisin. Beklemeyi bilirsen güzellikler seni bulacaktır. Oysa çağımızda keyif almadan geçirdiğimiz her anı kayıp sayıyor, çabuk tatmin ve keyfi vazgeçilmez buluyoruz. "Musibet Allah'a şikayet edildiğinde ibadete, başkasına yana yakıla anlatılır bir sızlanmaya dönüştüğünde isyana vesile olur." diye söyler arifler.
Zuhurata tabii olmaya, nice zamandır unuttuk. Zamanı hemen eğip bükmek, onu çabuklaştırmak, ani tatminimize payanda kılmak arzusundayız. Sabır insana kendi kudretinin işareti silinmiş sınır taşlarını hatırlatan şeyleri olduğu gibi serbest bırakmanın kapıların zorlanmaması gereken yerlerde durmanın eşikte oturup beklemeyi bilmenin ruhu sükuna erdiren teslimiyetin umutla ve inançla bekleyişin adıdır. Sabır, edilgenlik ve vazgeçiş değil, "bekleme sanatı" dır. Ne zaman harekete geçeceğinin idraki. Zamanı telaşla kovalamak yerine, ani tatmine direnerek, onun bize sunabileceği yeni imkanları gözlemek sanatı.
Rilke'nin genç bir şaire mektuplarda söylediği gibi, "Kalbinde çözülmeden kalan her şey için sabırlı ol. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez. Çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu her şeyi o an yaşama meselesidir. Şu anda soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride farkına bile varamadan günün birinde kendini cevabını yaşarken bulacaksın."
- Kemal Sayar