İşte... yine oluyordu. Tüm yaptığı şeyleri, iyi veya kötü ayırmaksızın, irdeliyor, daha iyisini yapamadığı için kendisine içten içten sövüyordu. Uzandığı yerden boş boş elindeki tabletin ekranına bakıyor, bazen dalıp gidiyor, sonra fark ederek yaptığı işe devam ediyordu. Bunalan ruhunu rahatlatmak, düşüncelerinden sıyrılmak için bir kitap açtı tabletinden. Açıp birer bölüm okuduğu kitaplardan tatmin olamıyor içten içe daha da sıkılıyordu. Daha kötü kitaplar lazımdı ona; kaos, dehşet, üzüntü... Neden böyle olduğunu bilmiyordu, tek bildiği istediği şeylerdi...
Arkadaşlarım yanımda yokken, düşünecek bir şey bulamıyorken yaptığım şeylerdi bunlar. Aklıma gelen fikirle buraya yazdım. Kimse sanmasın ki sürekli depresif, sinirli, üzgün bir kişiliğim var. Beni dışardan görenler; arkadaşlarım, ki onlara arkadaş demek fazla basit kalır, yanımdayken hayatı hiç biryerlerine takmayan, eğlenceli ve günümüz tabiri ile boş bir insan olarak değerlendirebilir, arkadaşlarım yanımda değilken ise sessiz, sakin, uslu ve örnek kişiliğimdir.
Belki bu durumun bir adı vardır ama inanın araştıramayacak kadar eringenim. Belki bir gün benimle aynı durumda olan biri ile karşılaşırım. Belki bir gün bu yazdığımda inanırım. Belki bir gün bir geleceğimin olacağına, orada yalnız olmayacağıma ikna edilirim. Belki bir gün, belki işte...
Okunması için değil, okumak için yazıyorum.
Kurgu değil.
Ve evet buranın hikaye yazma yeri olmadığının farkındayım.