bak güzel kızım, insan olmayı becerebildikten sonra hayat olabildiğince güzel. hayatı bir futbol müsabakası gibi düşün. futbol, aslında çok basit bir oyundur. ama zor olan futbolu basit oynamaktır. gayen mutluluğun olsun. unutma ki, hesabına iş örüp güdenler olacak, seni aptal yerine koyanlar, sana tepeden bakanlar olacak, dinine, ırkına dil uzatanlar olacak, baban bunların hepsini yaşadı ve yaşayacak. bunlara karşı nasıl bir bilinçte olacağını iyi kavra. nerede aptal olacağını biliyorsan yeterince zekisindir, bunu aklından hiç çıkarma. unutma ki; sana ait olan hiçbir şey seni bırakmaz. seni bırakıp giden her daim sana ait olmayandır. bu gerçeğin altına sığın. yıllar geçecek, beklentilerin yükselecek. belki ileride babanı bile beğenmeyeceksin, çevren senin için mutluluğun bir lamborghini markası olduğuna inandıracak belki. ama yeri geldiğinde asıl mutluluğun lamborghininin, pahalı kıyafetlerin, revulation rujların, vogue dergilerin değil de basit bir kaçak çayın da olableceğini iyi idrak et. bütün bu arzuların, temennilerin, heveslerin hepsi senden vücut bulacak. bir başkasının hebâ etmesine müsaade etme, hatta benim bile. hayatı bir öğretmen olarak kurgularsak şâyet, hayattaki gayen öğretmeninden aferin almak olmasın. olup olabilecek her şeyi sorgula. her günün akşamında, "bugün öğretmeninden aferin aldın mı?" demek yerine, "bugün öğretmenine güzel bir soru sordun mu?" diye seni tembihleyen dağ gibi bir baban olacak, bunu unutma. son olarak, hep mutlu yaşanmaz, öyle yaşama da, ama ağlayarak geldiğin bu dünyadan gülümseyerek ayrılabileceğin bir hikâyen olsun. seni annenden daha çok seviyorum, baban. :)