Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara hitaben, “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder/teşvik eder, kötülükten alıkoyar/uzaklaştırırsınız ve Allah’a inanırsınız…” (Âl-i İmrân, 3/110) buyurmuş, başka ayetlerde de iyiliği teşvik ederek kötülükten sakındırmayı mü’minlerin başlıca özellikleri arasında zikretmiştir (Tevbe, 9/71, 112). İnananlara “İyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırma” erdemini aşılamaya gayret eden Peygamberimiz de bu vasfın imanla olan sıkı ilişkisini vurgulamıştır. “Bir kötülük gören kişi, eli ile değiştirmeye gücü yetiyorsa onu eli ile değiştirsin. Buna gücü yetmez ise dili ile değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbi ile (o kötülüğe) tavır koysun (onu hoş görmesin). Bu da imanın asgarî gereğidir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 239) buyurmuş, yapılan kötülükten rahatsızlık duymayan kişinin kalbinde ise zerre kadar imanın bulunmadığını ifade etmiştir (Müslim, Îmân, 80). Buna göre, Allah Teâlâ’ya inanan bir mü’min kötülüğe asla razı olmaz, bir kötülük gördüğünde onu gücü nispetinde ortadan kaldırmaya çalışır bu durum onun imanının gereğidir.