bu şiir
yalnızca yaşlı atların
genç insanların insafına karşı vurulabildiği gece yarılarında
the cure-this is a lie eşliğinde okunacak-kalbim
kanlı çakıl taşlarıyla dolu
seni çok özlüyorum, elan...beni
alıp doktorlara götürüyorlar
haplar,otlar,boklar veriyorlar
bana
kendine bile hayrı olmayan
tek çocuklu ahırlar ve dualar veriyorlarher gün
aklımda kalan
simsiyah gözlerine tutuna tutuna
yarı ölü bin bir halde
eve dönüyorum...
içimden küfür dolu kamyonlar geçip
cehenneme gidiyor
ya geri gel...
ya da seninle birlikte düşebileceğim
bir uçurum çiz ayakucuma...
seni özlüyorum, elan...istediğin
o kaybolma makinesini yapamadım
yaşarken de biliyordun
yeteri kadar olan hiçbir şeyimiz yoktu
işçi çocuğuyduk
kalorifersiz evlerde
kesile kesile büyüdük bizsen neden kayboldun, elan?evet,
hala en çok sevdiğim yazar franz kafka
en çok sevdiğim film cennet sineması
ve en çok sevdiğim kadının adı hala elan...artık seninle
bu dünyada kavuşmak için
hiçbir mekanımız yok, elan
bir odamız yok, bir aynamız yok,
benim bir kirli elim bile yok
senin artık hiç olmayacak olan avuçlarında...her sabah
bir avuç külle yıkıyorum yüzümü
seni unutamadığım için
senden sonraki hayatımı da
hiç hatırlamayacağım
elmamız soğudu
hikayemiz karanlıktan korkuyordur
mermerden dikilmiş gelinlik bir giyip
gözleri görmeyen zamanlara gittin...o sarhoş olmak dedikleri de bana yetmiyor
alkoller,kokainler
ve kutsal olan adlar da
bana yetmeyecek, elan
çünkü
en nedenli uyuşturucuyu bile
uyuşturabilecek kadar sensizim...aslında,iyiyim
işlere girdim,çalıştım
para kazandım
kitaplar aldım
çalışmaktan okuyamadım
işlere girdim,çalıştım
paramı vermediler
canım parasızlıktan şiir yazmak istemedisen neden kayboldun, elan?sen öldün biliyorum
seni ankara`da bir mezarlığa gömdüler
ben
son üç yıldır bunu biliyorum
türkiye cumhuriyeti ölüm tutanakları
son üç yıldır bunu biliyor
ama kalbim öldüğünü bilmiyor, elan
kalbim seni simsiyah özlüyor...simsiyah kaşlarını özlüyorum, elan
ölmemeni özlüyorum
seni çok özlüyorum, elan...