Derin bir nefes almasıyla kabaran göğsüne sanki kalbi sıkışıyormuş gibi elini koyarak müdahale etmeye başladı. "Lütfen." Daha önce ağzından bana karşı bu kelimenin çıktığını duymamıştım. Kimseye minneti olmazdı. "Bin şu arabaya konuşalım. Emin ol istediğimi almadan geri adım atmam." Bazen mecaz düşünceler, gerçekliğe dönüşebiliyordu.
"Umurumda değil. Seninle konuşursam kendime verdiğim söze ihanet etmiş olurum. Bu yüzden, def ol git." Ağır mı konuşuyordum, bunun farkında değildim fakat hak ediyordu. Hatta daha ve daha fazlasını...
Hafif yanan ve ucundan hissetmemeye başladığım burnumu çekerek göz kapaklarımı kırpıştırdım. Tam bu sırada ani bir refleksle üç büyük adımla karşımda duran adamın heybetli bedeni, bedenimi örterek arabanın far ışıklarını tamamen bir bıçak misali kesmişti. Sadece karanlık bir adam ve karanlık bir vücut vardı karşımda. Siyah bakışları gecenin soğuk karanlığıyla bir olarak içimi üşütmeyi başarıyorlardı. Burnuma dolan keskin viski kokusuyla üzerini daha yakından süzmeye başladım. Dağılmış beyaz gömleği ve pantolonun belinden çıkmış ucu onu gören herkesi şaşırtabilirdi. En son içtiği zamanı hatırladığımda hiç bu kadar dağılmadığı aklıma geliyordu.
"Yaklaştığım an dışarıdan duyulan kalbinin sesi hiç gitmemi istemiyor gibi, Rosa." Bana, beni bildiğinden beri Alvina demezdi. Her zaman Rosa, diye çağırırdı, bağırırdı ve severdi.
13. BÖLÜM
"KOR ATEŞ VE YILLANMIŞ KÜLLER"