amaduzdedegil

Düşünsene çok sayıda insanı bir araya toplayıp bir odaya kapatıyorsun. Yada eve. Sonra kendi içlerinde uyabilecekleri sistemler yaraatıyorsun. Aralarında bir süre sonra en popüler olanlarının nasıl tipler olacağını biliyoruz, sesi en çok çıkan, en güçlü  ve zorba olanlar. Zamanla herkes onlara benzemeye başlar ki okullarda bunun örneği zaten bence. Ve daha ağıbaşlı insanlar hep daha uzak kalırlar bu toplumdan. Akıllı ve iyi olanlar yani. Ve zamanla en popüler olanların yaptıkları o grubun normları yerine geçerdi. Ve sosyal medyada böyle bence. İyi insanlar hep arka planda kalıyor ve daha cahil, daha kötü insanlar popüler oluyor, herkes sanıyorki olması gereken böyle. Ve kötü olmayanlar da kötü olmaya başlıyor artık. Bu açıdan neden sosyal medyadaki içerikleri dikkatli tüketmemiz gerektiği ortaya çıkıyor bence ve instagram, tiktok gibi platformlar bu seçiciliği yapmana zaten olanak sağlamıyorlar.
          	Az önce aklıma gelen öylesine, amatörce bi düşünce. Bir ara daha az aceleye gelecek şekilde en azından düzeltebilir ve sadeleştiririm. Ama bu günün anısı olarak kalsın dedim lsavjnas

amaduzdedegil

Düşünsene çok sayıda insanı bir araya toplayıp bir odaya kapatıyorsun. Yada eve. Sonra kendi içlerinde uyabilecekleri sistemler yaraatıyorsun. Aralarında bir süre sonra en popüler olanlarının nasıl tipler olacağını biliyoruz, sesi en çok çıkan, en güçlü  ve zorba olanlar. Zamanla herkes onlara benzemeye başlar ki okullarda bunun örneği zaten bence. Ve daha ağıbaşlı insanlar hep daha uzak kalırlar bu toplumdan. Akıllı ve iyi olanlar yani. Ve zamanla en popüler olanların yaptıkları o grubun normları yerine geçerdi. Ve sosyal medyada böyle bence. İyi insanlar hep arka planda kalıyor ve daha cahil, daha kötü insanlar popüler oluyor, herkes sanıyorki olması gereken böyle. Ve kötü olmayanlar da kötü olmaya başlıyor artık. Bu açıdan neden sosyal medyadaki içerikleri dikkatli tüketmemiz gerektiği ortaya çıkıyor bence ve instagram, tiktok gibi platformlar bu seçiciliği yapmana zaten olanak sağlamıyorlar.
          Az önce aklıma gelen öylesine, amatörce bi düşünce. Bir ara daha az aceleye gelecek şekilde en azından düzeltebilir ve sadeleştiririm. Ama bu günün anısı olarak kalsın dedim lsavjnas

amaduzdedegil

...Ve evet, düşünmenizin önünde ki tek engel mutlu olma isteğidir. Herkes mutlu olmayabilir, ki bence değildir, fakat neredeyse herkes mutlu olma amacıyla yaşama devam etmektedir.
          
          Kendimizi hayvanlardan ayrı tutarız. Hatta kimi insanın da bir hayvan olduğunu kabullenemez. Halbuki doğalarımızın bizden istediği şeyler onlarınkilerle aynıdır. 
          Ama bütün bu sıradanlıklara karşı koyabilecek ve bir insan gibi yaşamasına rağmen hayatına bir miktar daha fazla anlam katmamıza yardım edebilecek bir aklımız var. Akıl ön plana çıkarsa geri kalan herşeyi veto edebilir ve idareyi eline alabilir. Tamamen alamaz ama bir miktar daha anlamlı bir hayat yaşamaya başlamak sizi sandığınızdan çok daha değerli ve mutlu hissettirir. Zamanla mutluluğu amaç edinmeye bırakırsınız ve başta rahatsız edici bulduğunuz aklın getirileri aldığınız nefesin bile tadı değişmeye başladıkça -nefes almanın bir tadı olduğunun farkına varmanız bile başlı başına bir başarıdır.- işlerin iyiye gittiğini görürsünüz. 
          Dikkat edin, demek istediğim şey sonu gelmez bir mutluluk kaynağına erişiminizin mümkün olduğu değil. Belki bütün bunların sonunda daha mutsuz biri olursunuz. Ama emin olun bunu umursamazsınız. 
          Gafletten kurtulmak, mağaradan çıkmak.. çok zor. Ben hala mağarada olduğumu düşünüyorum. Genelde insanlar dışarıda oldukları kararına çabucak varma eğilimindedir. Her neyse, o zaman gölgelerle oynamaya geri dönmek için lafı daha fazla uzatmayayım. Hala kazanmamız gereken yarışmalar var bundan daha önemli birşey olmadığı ortada(!)
          youtube.com/watch?v=OpN0iaMlFj4&list=PLDKLoBcprjhPu79FUvYzghCLYcBVho5UV&index=2

amaduzdedegil

...konusunda gecikebilecek, yahut asla farkına varamayacak olma ihtimalinizin yüksek olduğu. Eğer ki olaylara geniş açılardan bakabiliyorsanız (Bing Bang'i dışarıdan, uzaklardan izlemek gibi) ve iyi analiz edebilirseniz, nerede olduğunuzu, internetin sunduğu imkanlardan ve zararlarından ne kadar pay aldığınızı görebilirsiniz. Ama öyle olduğunu düşünmüyor olsanız bile bir yerlerde bir taraflara sürükleniyor olmanız ve kaosun farkına varamamanız mümkün. Unutmayın, ne ile meşgulseniz zamanla ona dönüşürsünüz. Buna ne dediklerini, ne yaptıklarını bilmeyen, hatta nefes alıp verdiklerinin, yaşadıklarının ayırdında olmayan arkadaşlıklar da dahildir. 
          
          Lütfen kendiniz ve sevdikleriniz ama daha çok kendiniz için düşünmeye çalışın. Ne yaptığınızı ve nerede olduğunuzu anlamaya çalışın. Herkes bunu zaten yaptığını zanneder. Yüzlerce defa insanlardan düşündükleri (her an istem dışı çalışan düşünme mekanizmanızı kast etmiyorum, daha çok tefekkür etmekten bahsediyorum.) zamanlarda çok kötü hissettikleri hakkında söylemler aldım. -Evet bu yalnızlığıma rağmen bir şekilde insanlarla konuştuğum anların sayısı artmış ve bu şaşırtıcı.- Bunun yegane nedeni konfor alanınızın dışına çıkmaya kalkmanızdır. Nihayetinde kendisine soracak olursanız beyniniz size en uygun olan hayatın midenizi boş bırakmamak, bedeninizi çok yormamak ve üremek olduğunu söyler. Nihayetinde evrimin "önemsediği" şey ne kadar anlamlı bir yaşam sürdüğünüz değildir, neslin devamlılığını sağlamaktan daha önemli bir işleviniz yoktur ona göre. Dolayısıyla bedeninizin sizden istediği şeyler bellidir ve bunları yaptırmak için elinden geleni yapar. Birde bakarsınız cinsel dürtülerine -sevgiyi kast etmiyorum, her ne kadar o bile bir yanılgıya dönüşebilse de- anlam yükleyen ve onları önemseyen, midesini daha rahat doldurabileceği ve daha rahat yaşayabileceği koşulları nihai amacı edinmiş biri olmuşsunuz. Bunun halk arasında ki ismi mutluluktur....

amaduzdedegil

Sosyal medya çağının en ilkel günlerini yaşıyoruz. Uzayda, boşlukta sürükleniyoruz bir nevi. İnternet ve özellikle sosyal medya çok büyük bir patlama, hatta bir tür Big Bang. Bunun müthiş ilgi çekici birşey olduğu ortada. Big Bang'in ilk saniyeleri, herşey bir yerlere, bir taraflara doğru hızla sürükleniyor. Ama o savrulmanın yaşandığı anlarda içinde bulunan biri için herşey yerli yerinde gibi görünüyor olabilir. 
          
          Herkes, herkese fazla benziyor.
          Fikirlerimizden daha çok, hayranı olduğumuz sanatçılardan, aktrislerden bahsediyoruz. Arkadaşlarımızın çoğu sosyal medyada. Orada günlük hayatta olduğumuzdan daha konuşkanız ve daha farklıyız. En genel fikir ve algı ne ise ona inanmaya, uymaya daha yatkınız. Sorgulama becerilerimiz köreldi ve kolaya kaçmak amacı dışında "hayır" diyemiyoruz. 
          Özellikle yaşını alanların çok yaptığı serzenişlere benziyor olabilir bu dediklerim. (Bir gün sizde yaşlanacaksınız ve benzer tavırlar sergilemeniz muhtemel. Çünkü anılar her zaman gözünüze şimdiki andanlardan daha hoş gelmeye başlar ve dünyanın değiştiği, herşeyin kötüye gittiği hissine kapılabilirsiniz.) Ama bu, daha çok bir durum tespiti. 
          
          Demem o ki, hali hazırda sosyal mecralar (hepsi üzerinden konuşuyorum ve buna bu uygulama bile fazlasıyla dahil.) hakkında ki görüşünüz her ne ise yeniden gözden geçirmekte fayda var. 
          Sürüklenmemeye, kendinizi kaybetmemeye dikkat edin. Dikkat edince siz denen şeyin zamanla belirginliğini kaybettiğini ve herkes denen şeye doğru kaydığını fark etmeniz muhtemel. 
          Özellikle bir içedönük bir birey için intenet sohbetinin rahatlatıcılığı büyük bir nimet gibi görünüyor olabilir, ki öyledir de. Ancak farkında olmasanız bile orada gerçekte kim olduğunuzu yansıtamıyor olabilirsiniz. İstediğiniz kadar şeffaf davranın bu konuda, kaçınılmaz olarak bir şeyler farklı olacaktır. Bu çok da büyük bir sorun olmayabilir -yada sadece benim için öyle değil- fakat yinede büyük sorunlara kapı açması mümkün. 
          Bilmeniz gereken, durumunuzun vahametini fark etme...