sué

you're the sun, you've never seen the night but you hear its song from the morning birds. well, i'm not the moon, i'm not even a star but awake at night, i'll be singing to the birds..

sabahın her erken saatlerinde, kuşların cıvıltıları eşliğinde olduğumuz yerde seni düşlüyorum

bütün dünya sana sırtını dönüp gitse bile, ben burada bir yerde sana sarılmak için bekliyor olacağım. daha iyi, daha güzel, daha farklı birisi olmana gerek yok. sen orada öylece olduğun gibi güzelsin. hayat seni incitecek gibi olacak bazen, yalnız hissedeceksin. fakat korkma, ben varım.

'ben o karanlıkta hâlâ adını fısıldıyorum ama yıldızlar artık cevap vermiyor. gökyüzü suskun, ve ben, ıslak gözlerle yıldızsız gecelerde bir sesin yankısını bekliyorum. bir gün döner misin bilmem. 
          belki de dönmemelisin. 
          ama ben bu karanlığa son verebilmek için bir veda fısıltısı arıyorum.
          ruhuma sarılıp son bir kez "ben de özledim," de diye.

sadece.. bazen, yokluğunu kanıksamakla seni unutmamak arasında sıkışıyorum.

ama hâlâ buradayım. sadece biraz.. hiç gibi. 
          biraz fazla sessiz. 
          biraz fazla yalnız.

ve senin adını içimde söylemek;
          eskiden ışık gibiydi, şimdi karanlığın gölgesinde kayboluyor.

rüyamızın sonunu fark ettiğimde bir yerlerim eksildi. dokunuşların yankılanıyor hâlâ parmak uçlarımda. sen dokunduğunda, sanki beni alıp zamana karşı taşıyabilecekmişsin gibi gelirdi. şimdi ise.. sessizce seni çağırıyorum. yine çiçekler açsın diye. beni bir daha bul diye. zamanı da, acıyı da beraber götürelim diye. çünkü ben, seni hâlâ orada bekliyorum.

karanlığımdaki gizlenmiş gölge sen misin? 
          -nemureru mori

ne gündüz geçer, ne de gece
          günlerden aynı perşembe 
          ve ben seni bekliyorum 
          kordon'da ıslak çimlerde 
          bu gece yıldızlar altında