" "Nerden anladın beter bir halde olduğunu?"
"Raflarındaki kitaplara dokunmamış hiç, ayların tozu var üzerlerinde. Oysa sevmez o kitaplarının tozunu, her sabah kahvaltı etmeye bile tenezzül etmeden kitaplarını tozdan kurtarır. Gün içinde okuyacağı kitapları seçip çalışma masasına dizerdi... masasında ne bir kitap nede bir kalem çöpü vardı, o sevmez böyle yaşamayı. Yatağından hiç çıkmadan, boynunu eğip kamburu çıkacak kadar sırtı öne eğik yatar. Korkarım sırt ağrıları yaşamasında, ne halini hatrını soracak dostu ne bi günaydın diyecek komşusu var onun..."
Gözleriyle verdiği savaşa yenik düşüp bıraktı gözyaşlarını genç adam. Aklında, saatlerini devirerek oturduğu bankta güneşin batışını ilk defa yanlız seyretmesine sebep olan kişi, gecenin sardığı şehrin soluk soluk yanan sokak lambasının aydınlattığı bir bankta tanışalı 24 saati olmamış bir dostuna dert yanıyor, dizlerini dövmemek için kollarını birbirine dolamış hıçkıra hıçkıra ağlıyor, gözyaşlarına yarın burada olamayacağının pişmanlığı yansıyordu."