Bir gün bir kadın tanıyacaksınız.
Çok güzel olacak, her şeyi.
Ağlayacaksınız.
Yağmur olacak, dolu dolu olacak gözleriniz.
Anne azarı işitir gibi, masum masum ağlayacaksınız.
Bir gün bir kadın gelecek, bakacaksınız,
alamayacaksınız gözlerinizi.
Çok güzel olacak, her şeyi.
Bir kitap olacak elinde, bir rafa koymak isteyecek onu. Bırakacaksınız, bir raf seçecek.
O rafta 2 kitap seçecek, o raftaki 2 kitabın arasına bırakacak. Karşınıza oturacak.
'Çay ister misin?' diyeceksiniz.
İsteyecek.
Çay yapmaya gideceksiniz.
Giderken düşüneceksiniz 'ne kadar güzel' diye.
Çay yaparken düşüneceksiniz 'elbisesi ne kadar güzel' diye.
Çay koyarken düşüneceksiniz 'gözleri ne kadar güzel' diye.
Limon alacaksınız eğilip, eğilirken düşüneceksiniz 'dudakları ne kadar güzel' diye.
Sonra limonu keseceksiniz, keserken düşüneceksiniz 'gögüsleri ne kadar güzel' diye.
Limonu çayın içine koyacaksınız.
Koyarken düşüneceksiniz 'gördüğüm en iyi kalçalar galiba' diye.
Sonra çayı alıp içeri gideceksiniz
Oturduğu yere giderken düşüneceksiniz 'ben ne yapacağım?' diye.
Oturacaksınız, bakacaksınız.
O da bakacak, belki bir şey söyleyecek ama büyük ihtimalle şunun gibi bir şey söyleyecek 'sanki bana ait değil vücudum' diyecek.
Belki sonra çıkıp gidecek, geldiği gibi.
Siz o kitabı arayacaksınız, bulamayacaksınız.
O kitabı ararken düşüneceksiniz,
Herşey daralacak.
Oda daralacak, yatak daralacak, tadı kaçacak her şeyin.
Sonra bir gün bakacaksınız ki,
Hakikatten rüzgar alıp götürmüş, her şeyi.
Sonra bir gün, bir şey yazacaksınız bir gün.
Bir dize söyleyeceksiniz;
'Şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki...'
Öyle adam olacaksınız sonra, işte başka türlü olmuyor.
Eğer gerçekten bedenini değil de,
Kalbine hükmetmek ise derdiniz,
O kitabı bulmakla başlayan işe... '00:25'