Mazoşizmden daha illet bir şey, ruhsal sancılara gebe olan zihinlere ilgi duyma eylemi. Fakat daha can alıcı bir noktada bu durum kişinin kendine evriliyor ya da başından beri zihninin içinde sancılar eksik olmayan o herif oluveriyorsun. Geceler boyu süren kriz hâli ve seni yaşatmayan o boğazdaki ağrı, midene kadar inen katran ve seni gerçeklikten alıkoyan göz bebeklerinin titreyişi. Başta hislerinden ve düşündüklerinden, neyin sana iyi geleceğinden feci emin olan sen, bu sancılı durumun hoşuna gidip gitmediğinden bir habersin. Buna bağımlı olamazsın, bunu sevemezsin. Tabii böyle derler lakin kokainden daha çok bağımlı olma yüzdesi vardır ruhsal acıların. Boşuna isyan eden sen ve içten içe acıları arzulayan kafa için, evren çelişmezliği tek celsede götürür; seni bitirir. Usulca eriyip gidersin ve kasların kalır ortada, kafa yapın onlara da zarar vermiş, bir camı dahi açarken zorlanırsın ve sonucunda denir bedenine zargana. Tüm bunların hepsi iki yıl önce seni terk eden sevgilin ve onun saplantılı ruh hâllerinden doğan bir depresyon olduğunu fark edemez, onu çoktan unuttuğun için onun sana hediye ettiği ruh hâlini kontrol edemezsin. Sonra bir sabah o illet bilgi gelir kulağına, yaşanmışlıklar senin zihninle sınırlı kalmış, o kadın değil ismini, cismini dahi unutmuş. Eyvallah demek düşecek.