sanki hafif hafif ciseleyen yagmurun altinda gibiyim. bir aksamuzeri, ilik meltem esiyor. sonbahar gelmis, agaclar sararmis, yapraklarini dokmus. uzerlerine basiyorum. yerler islak. her adimimda ufak ufak su sicriyor etrafa. dumduz bir yol yurudugum, sakince ilerliyorum. binalari geciyorum, insanlari, yasamlari ve yasanmisliklari. kaldirim taslari arasinda bitmis otlar. yerde bir toka var. bolca sigara izmariti. ama ben icmiyorum. ellerim cebimde. siyah bir hirkam var uzerimde. ne kadardir disardayim bilmiyorum ancak saclarim artik islak. uzerimdeki kumaslar tenime yapisiyor gittikce, onemsemeden devam ediyorum yoluma. gokyuzu berrak, tek bir bulut dahi yok. goge bakarak ilerliyorum. bir titreme, hafiften usumeye basliyorum. onemi yok, yalnizca yurumek istiyorum. zihnimi bosaltiyor, rahatliyorum. sanki yeniden nefes aliyor gibiyim. tum hucrelerimle, yasadigimin bilincine variyorum yagmur tenime degdikce. agliyormusum gibi gorunuyor oysa benim gozyaslarim icime icime akar. tabii, bugun degil. bugun bir dingilik var uzerimde. umutsuz hissetmiyorum. hos, olumlu hisler de barindiriyor degil icim. bos bir teneke gibiyim esasinda. bundan rahatsizlik duymuyorum. en azindan, simdi. (the long breath -rowan drake)