Kuruyan papatya
Sevecen bir sesti duyduğum
Zarif bir kadındı konuştuğum
Papatya kokusuydu kokladığım
Bakışlarıydı kalbimde hissettiğim
Yüzü beyaz bir kardeleni andırıyordu
Pamuk gibi elleri soğukta titriyordu
Gözleri yağmur çiselercesine ağlıyordu
Bana baktığında gülümsemesi yeşeriyordu
Gökkuşağının her rengini buldum onda
Çeşit çeşit, farklı farklı tonda
Küçük bir tüy tanesiydi, kanatlarında
Tek istediğim şey mutlu olmasıydı anında
İstanbul vapurundaydı ilk gördüğümde
Saçları lüle lüle, bir simit var elinde
Martıları bekler durur, gözlerimin önünde
Aklıma kazınan ilk resmiydi bu, gönlümde
Beyaz bir örtü de örtülmüştü üstüne
Bayağı bir bozulmuştum, küsmüştüm kadere
Sevdiceğimin kanatlarını kırmışlar, vay be halime
Hüzünlüydüm çokça, hülyama girer her gece