yedi aralıkta teyzemin zoruyla ilk kez otobüse binmiştim, tarihini snapte çekindiğim bir resimden hatırlıyorum. öncede- ben on yaşında falanken-mahallemizde olan fakat bayağıdır görünmeyen çocuğu görmüştüm. bayağı büyümüştü tarzı falanda değişmişti, ben küçük bir şehirde yaşıyorum yani böyle şeyler alışık olduğumuz şeyler değildi. saçları uzundu, bir sürü takısı, kulaklıkları, sırt çantası falan cidden çok değişmişti. ve açık olmak gerekirse hayran olmuştum. ama sadece bir durak gidebilmiştik. daha sonra yirmi üç aralık noel'in gelmesi ile ibadete arkadaşımın isteğiyle kiliseye gitmiştim. şansıma onu yeniden görmüştüm ve arkadaşıma adını sormak için resim çekmiştim. (fazla salağım ama asla durmadım.) bana baktığı keskin bakışı bile hatırlıyorum, rezil bir anıydı. daha sonra onu bir daha asla göremeyeceğime kendimi inandırdıktan sonra ocağın üçünde kuzenimle bime gitmiştik, arkamızdan o girmişti ve ben sürekli salak gibi peşinde dolanmıştım ardından kulaklığına güvenerek yan tarafımızda ki kasada olmasını umursamadan kuzenime götümde atan kalbimle onu çok beğendiğimi resmini çektiğimi falan söylemiştim, sonra kuzenim beni öyle bir dürttü dedim ki boku yedin bensu. 'salaksın, cocuk seni duydu ama güldü.' demişti. o gün tüm gün gülümsemiştim ama yine de görüşmeyeceğimizi düşündüm lakin bir kaç hafta önce evimin aşağısında oturduğunu görene kadar, hala aynı mahallede oturuyormuşuz sonrasında üç gün önce yine karşılaştık ve ben yine arkadaşıma söylemek için hızlıca o tarafa giderken yakalanmıştık.
sapık gibi hissediyorum. çocuk kesin sapık olduğumu düşünüyor. evlerinin önünden geçmeye bile utanıyorum. of.