benimadimemrah

damarını kessen özgüven akar bazı kadınlardan..
          	yürüyüp geçerken yanınızdan bakmanızın sebebi güzelliği değil, rüzgarıdır..
          	bir an denizden eser, bir an karadan.
          	ruhunun istediğine bağlı…
          	konuşurken elini kolunu ve mimiklerini kullanır.
          	izlemek dinlemekten daha keyiflidir…
          	şiir gibi konuşup, samimiyetleri ile sarhoş ederler..
          	ve bu kadınlar hayatınızdan öylece geçip giderler...
          	

benimadimemrah

damarını kessen özgüven akar bazı kadınlardan..
          yürüyüp geçerken yanınızdan bakmanızın sebebi güzelliği değil, rüzgarıdır..
          bir an denizden eser, bir an karadan.
          ruhunun istediğine bağlı…
          konuşurken elini kolunu ve mimiklerini kullanır.
          izlemek dinlemekten daha keyiflidir…
          şiir gibi konuşup, samimiyetleri ile sarhoş ederler..
          ve bu kadınlar hayatınızdan öylece geçip giderler...
          

benimadimemrah

bugün bir arkadaşımdan ödünç bir kitap istemiştim.Sanırsın böbreğini istemişim. Dedi ki "kitaplar benim karım gibidir sen eşini başkasına verir misin?" çok güzel bir cevap vermişti ama saçmalıyordu bence.bunun üstüne ben de dedim ki "Madem kitaplar karın ve onları birer eş olarak görüyorsun dinimize göre en fazla dört tanesi ile birlikte evli olabilirsin bu yüzden
          kitaplığında dört taneden fazla kitap olmamalı" o da çok güldü bu sözüme sonra bakıştık ve istediğim kitapları verdi.. :D

benimadimemrah

kaldırımın kenarı , e-250 , ortaokuldaki o küçüklük sevgilim bakışmayı aşk sanan saf çocukluğum. mahalle kenarında seda tripkolik dinleyip istemsizce hüzünlendiğim o günler , mahallede 2-3 can dostunu alıp geze geze güvercin ötüşlerini dinlemek. abi anlatılmıyor be. bir türlü dile gelmiyor ah çocukluğum ah eski günlerim ah ulan ah... nasıl duygulanıyorum nasıl hüzünleniyorum. hayatta hep amacım ve hedefim oldu şimdi amacıma ve hedeflerime kavuştum hayatım 4/4 lük denilebilir. ama günleri ne zaman özlesem 6 yıl 8 yıl öncesine bakıp geçmiş günlerime gitsem nefesim kesiliyor duygulanıyorum. ah ulan ah şu koca götlü zamanı keşke geriye alabilseydik.

benimadimemrah

İnsan, yalnızlığından şikayet eder durur. An olur kalabalıkta yalnızdır, fikirler değişir davasında yalnızdır, yıllar geçer sevmelerde yalnızdır. Sonra? Sonra ekseriyetle vazgeçer. İsmet Özel, "Biz bağıracağız, birileri hiç duymayacak, hep aynı hikâye, duyanlara selam olsun." der. Siz bağırmaktan yılmayın. Birileri bir vakit duyacak

benimadimemrah

Wattpad'in  içini kızarmış suratımla paşamın gülüşü doldurdu şu an. oysa olsa şimdi semaver ne güzel kaynardı. belki yanına eti negro saklıbahçe rondo ile petibör alacak bir gardaş ötelerden peydah olurdu. biz ateşin etrafında çömelip sabahı beklerdik belki. sabahleyin dert ortaklarımızdan biri sızmış kalıp, muhterem arkası ile deli dolu bir semaveri devirmiş olması ne güzel olurdu her şeyi unutmak için , bir de başımızın önünde bekleyen su güğümü hoşumuza giderdi. petibörün ve diğer gardaşlarının dağılıp giden ambalajları, sonra sesler. horoz ötüşleri hacılardaki askeri mektebin borazanı, imamın uzun ve bütün kayseriyi kendine kulak kabartan ezanı. bizde arzular uyandırıp arzular söndürseydi. düşük bütçeli imaknımızla yüksek seviyeli dertleşmemize allah şahit olsaydı ne güzel olurdu.

benimadimemrah

İnsan hayatında ihtimaller müthiş yer kaplıyor. Tuhaf. Neden insan, küçük bir olasılığı, sırf gerçekleşmesini çok istediği için olduğundan büyük görüyor? Belki de umut sözcüğünün en acımasız tanımını sorunun cevabında gizliyor. Kim bilir... 

benimadimemrah

Her aşk uçurumun kenarında başlar
          Dizlerin kanadığı zaman acı çekeceğini farkedersin.
          Her gün güneşin doğuşu ile başlar
          Akşam ezanı okunduğu zaman eve döndüğünü farkedersin
          Her özlem bir ayrılıkla başlar
          Yüreğin acıdığı zaman dönmediğini farkedersin 
          Her hayat anne rahmine düşmekle başlar
          İmam pamuğu tıkadığı zaman öldüğünü farkedersin 

benimadimemrah

Çaresizlik ne fena mesele. Hani gerekirse beş ülke geçer, en sevimsiz trenlere biner; beş hafta bilemedin sekiz; belki aylarca yahut iki sene beklersiniz ama yine de hiçbir şey düzelmez. "Neler daha ağırdır sırtımızda, acılarımız mı ya da anılarımız mı?" diye sorarken Şevvalim, her ikisi de dersiniz. Ah... Çaresizlik semtinize hiç ama hiç uğramasın.