biberonlar

Yalnız kaldı prens ve prenses

biberonlar

Evet hayat öyle ya da böyle bir şekilde ilerliyor. Tüm bu sarsıntıların altından kalkma gücünü de veriyor, altında kalma güçsüzlüğünü verirken. Bir yerden kırılırken bir yerden sağlamlaşıyorsun O yüzden her şey güllük gülistanlık değil. Çiçeklerin soluyor elbet biliyorum. Ama bir gün muhakkak tekrar açıyorlar.

biberonlar

Eylül’dü.
          Dalından kopan yaprakların
          Sararan yanlarına yazdım adını
          Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
          Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
          
          Eylül’dü.
          Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
          Adımlarımızın kısalığı bundandı
          Bundandı gözlerimin durgunluğu.
          Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
          Ellerin kadar ıssız,
          Sen kadar zamansız molalar veriyordum
          Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
          
          Eylül’dü.
          İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
          Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
          Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
          Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
          En çok sesini aradım.
          Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
          Gözlerini sildi zaman…
          
          Dedim ya… Eylül’dü.
          Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.