Porselen bebek, porselen bebeğim, porselen kalpli bebeğim...
Zamanlarını kendi istediğini yaparak geçirmekten zorla alınan, hayır, zorla kendi yararları için yapıp kullanılan bebeğim...
Bir müzede sergilenecek oyuncak bebektense, mezarlıkta unutulduktan sonra sararan kıyafetlere sahip bir bebek olarak geçirmelisin sen hayatını. Fakat o, seni bundan çekip müzede kendi zevkine göre gösterip sergilemek istedi.
Onlara, senin, kendince mükemmel halini göstererek, yapım aşamalarını anlatacak. Diyecek ki senin hakkında "Ben istedim! Benim için yapıldı!"
Bu aptalca sözlere gerçekten inanacak mısın? Kendini dikkat çekici önemsiz olarak mı göstereceksin?
Senin için ayrılmış 1 saniye bile önemliyken sen bunu mu yapacaksın? Senin için özenle boyanan, 78 saat kurutulan o gözler gerçekten bir damla suyla rengini mi kaybedecek?
O damlayan su özenle boyanmış kalbine doğru düşerken sadece parçalanmasına mı izleteceksin?
Porselen bebeğim, kalbin kaç kere kırılırsa kırılsın içeride diye görmüyorlar değil mi? Sararmış kıyafetlerinle mi sakladın o paramparça kalbi? Seni sergilemek isteyen o kişi izin vermedi kıyafetlerinin sararmasına, biliyorum...
Kızın notları bile sararmışken, senin kıyafetlerin yıpranamadı, haksız mıyım?
Porselen bebeğim, bir kere daha o gözler çizilemez. Aynısı olmaz, daha mükemmeli olmaz. Her şeyin ilki iyidir, o hâle getiremezsin.
Bir kere daha ıslanıp rengini kaybedecek gözlerine doğru bir ayna tutup "Aptalsın!" Diye bağırmak istiyorum. Tam aynayı çektikten sonra çatlayıp kırılan gözlerine bakıp "Şimdi boyasını bozabilirsin." demek istiyorum.
Son kez, Porselen Bebeğime doğru tuttuğum aynaya bakıp o aptal yansıtıcı aleti bir uçurumdan atacağım.
Kaybet şimdi aptal ağlak bebek.
~İlk ve Son kez: Porselen Bebeğim'e~