»Bu tür davaların sayısında bir artış görüyor musunuz? Görüyorsanız bunu neye bağlayabilirsiniz?
Cinsel suçlarda, adli verilere yansıyan bir artış var ancak adli istatistikler toplumun yaşadığı gerçekliğin sadece küçük bir bölümünü yansıtıyor. Yetişkin kadınlarla yapılan çalışmalarda, pek çok kadın çocukluk yaşlarında aile bireylerinden cinsel istismara maruz kaldığını ancak bunu kimseyle paylaşamadığını ifade ediyor. Çocukların ve kadınların adalete erişiminde çok ciddi engeller var, bu nedenle de yaşanan her vaka adli sisteme girmiyor. İstismar mağduru çocuklar, cinsel gelişimlerinin erken aşamalarında olmaları nedeniyle maruz kaldıkları eylemi nitelendirmekte güçlük yaşıyorlar. Yaşananların ne anlama geldiğini fark ettiklerinde de utanma, suçluluk, korku gibi duygularla baş etmekte zorlanıyorlar. İstismarcılar genelde çocuğu tehdit ve şantaj ile baskı altında tutuyor. Çocuğun bunlarla baş edip gelip kendini rahatça ifade edebilmesi, güven duyduğu bir yetişkinin desteği ile olabiliyor. Son yıllarda, çocukların istismardan korunması için farkındalık çalışmalarının münferiden de olsa yapılması, öğretmenler ve hekimler başta olmak üzere çocuklarla çalışan meslek elamanlarının bildirim yükümlüğünü kullanması, kamuoyunun vicdanını yaralayan davalar aracılığıyla daha görünür hale gelmesi ve tepkilerin çoğalması gibi faktörler, hem mağdurların adli sisteme başvurmasını hem de bu vakaların basına daha çok yansımasına yol açıyor.
Tüm bunlarla birlikte, son yıllarda demokratik haklara getirilen ciddi sınırlamalar, ayrımcı ve cinsiyetçi tutumlar, toplumdaki erkek egemenliği yükseltiyor, pekiştiriyor. Kadınları ve çocukları nesneleştirirken, erkekleri güçlendirip cesaretlendiriyor. Bu da elbette çocukların daha ağır suçlara maruz kalmasına neden oluyor.