bırakmayacağım derdin, ellerin hep avuç içimde olacak derdin, başın hep dizimde, adın göğsümde olacak. ne oldu o dediklerine? şimdi ellerim boş, başım kaldırımda. başım göğsünde değil, kaldırımda. senden sonra ellerimi bir yere koyamadım ben, ellerimi koyacak yer yoktu bulamadım. tutmak isteyen oldu, tutmadım. çünkü bilirdim zamanla herkesin bırakacağını. sen öğrettin bana. gitmez dediğin herkesin zaman gelecek gideceğini sen öğrettin. yine kendin ile baş başa kalacağımı sen öğrettin bana. bu yaşadığım şehir seni benden aldı. her sabah seninle aynı gökyüzüne bakıp uyanırdım, aynı havayı solardım, şimdi sen yoksun ve ben gökyüzüne bakamıyorum, nefes alamıyorum. yoksun işte. bakıyorum penceremden camına, içeride var birileri sen yoksun. gözlerim arıyor seni, yoksun. kapatıyorum gözlerimi derin bir nefes alıyorum, içimden yalan olsun diyorum, açıyorum. yok, yine yoksun. başkaları var gülüyorlar, mutlular kadın, seninle o evin içinde biz gülerdik. sonra sen gittin ben ağladım o evin içinde her bir duvarın beni dinledi, izledi. kapılarını yumrukladım, yerlere yığıldım. benim orada canımı bıraktığım yerde şimdi başkaları yaşıyor. benim öldüğüm yerde başkaları nefes alıyor. hayat denirmiş buna, hayat. yoksun işte, ve ben hâlâ bıraktığın yerdeyim, gelmeyecekmişsin öyle dediler, kalkayım.