Bazen insanın zihni, kendi içinde yankılanan seslerin dar sokaklarında kaybolur. Ne tarafa dönse, karanlığın içinden fısıldayan bir düşünce çıkar karşısına. Kendiyle konuşur, kendiyle kavga eder, sonra yine kendiyle barışır. Ama bu barış, kalıcı bir huzur değil; daha çok, fırtına öncesi sessizlik gibidir. İçinde dolaşan sorgular, hiçliği bile ağırlaştırırken, en büyük savaşın dışarıda değil, içeride verildiğini fark eder. Ve belki de insan, en çok kendine yenildiği zaman büyür.