Metehan. Çok erken gittin şimdi kim bana senin gibi nasılsın Damla diyecek? Her gün içim öyle bir yanıyor ki... Mezarına bile gidemedim. En çok bu koyuyor. Andım olsun mezarına gideceğim bir gün. Gelmediler sizi kurtarmaya bıraktılar senle aileni orada. Ölüme terk ettiler sizi. Nefesim kesiliyor gibi hissettim seni orada bıraktıklarında. Ağladım, bir umut nefes alabilirim diye. Alamadım. Çünkü o kadar zordu ki sen nefes alamazken nefes almak. Hâlâ kötü hissediyorum. Düzelmiyor içim. Asla geçmeyecek depremin izleri. Sana yazmak istiyorum. Yazamıyorum. O kadar ihtiyacım var ki nasılsın Damla demene. Ben de iyi olmasam bile iyiyim demek istiyorum. Çünkü sen olsan bir nebze iyi olabilirdim. Keşke taşındaydınız. Sana dedim Esentepe çok kötü. Bak kariyer çok iyi şimdi. Aradılar beni biliyor musun? Söylemiştim sana zaten. Sen daha bana sonucumu söyleyecektin. Ben nasıl öğrenecem artık? Çok üzgünüm Metehan. Anlatamadığım atlatamadığım bir üzgünlük. Hâlâ Hatay'da olmak da boğuyor beni. Mersin'e gidiyorum biliyor musun? Umarım babam babalık görevini bir kez olsa bile yerine getirip götürür beni. Hem yoldan geçerken senin mezarına uğrarım. Lütfen olsun. İbrahim de öldü Metehan. Ölüme bile beraber gittiniz. Babasını aradım. Beni mezarına götürecekmiş. Muhteşem bir baba. Üşüyorum Metehan. Geçmiyor soğuk. Her yer soğuk. Isınamıyorum. Ölüm soğuğu kaplamış her yanı. Hani demiştim ya kış ölüm kokuyor. Hiç bu kadar ölüm kokmamıştı.