bringmewhereallends

Eylül ve Ekim üzerimden geçti,Kasım her zamankinden kat ve kat daha sisli geçecek gibi görünüyor.Yılın yitmesine son 2 ay var.

bringmewhereallends

Mide bulandırıcı bir Mayıs akşamı.Son günlerde kemiklerimin soğuktan üşüdüğünü hissediyorum.Evet,Mayıs ayındayız.Çok tanıdık geldi bu bana,sen de anladın mı bir şeyler?
          Konuşmak istemiyorum pek.Her şey o kadar histerik ki son günlerde gülmek ile ağlamak arasında sıkışıyorum.Böyle anlarda zihnime fısıldadığım tek şey ne kadar deli olduğum.Aptalsın sen,bundan fazlası değil.

bringmewhereallends

Uzun aralar…Kalemimle barışık değilim bundan dolayı da ne yazıyorum düşüncelerimi ne de onları dinliyorum.Her şey dağınık ve bulanık.Sık sık gökyüzüne veya ayak uçlarıma bakıyorum ki hayal ettiğim yerlerde hissedebileyim kendimi.Bugünleri zihnime iyi kazıyorum ki geçmişte yaptığım gibi hataya düşüp hatrımda dahi tutmaya özen göstermediğim o değerli anıları bugün kaybetmeyeyim.
          Büyüdüğünü hissediyorum küçük kuş.Özgürlüğün adına her gün daha fazla kanat çırpıyorsun.Zihninden kaçmak adına her türlü yolu deniyorsun ki hoş,son günlerde biraz fazla yoğunsun ve zaman epey hızlı geçiyor.Önümüzdeki seneler adına biraz gerginim.Hazır mıyım değil miyim bilmiyorum.İnsanlardan kaçmadan onlardan saklanmanın yolunu keşfettim.Tabii bu yöntem yalnızca yüz yüze görüştüklerimde işe yarıyor.
          ‘Yaraların’ arttı ve yaz geliyor.İçimden bir ses fark edilmeyeceklerini ve bir problem olmayacağını söylüyor,içimdeki sesi dinleyeceğim.Son doya doya geçirebileceğim sene olması biraz üzüyor.Dinlenmek için yalnızca bir yılım vardı ve geçen senekinden daha yoğun bir maraton beni bekliyor.Pes etmeyeceğim,yaşamda katlandığım onca şey adına.Yaralı kuş olan çocukluğum adına…

bringmewhereallends

Evet,epey uzun zaman oldu.Aklımın dahi alamayacağı hayat sürprizleri,değişimler uğradı yaşantıma.Hep böyledir zaten.Durgun ve sessiz olan  denizin o halde olmasının hep bir sebebi vardır,bir kaide,bir koşul-sonuç ilişkisi belki de?Her ne ise,bütün bunların bende büyük bir yıkıma sebep olduğunu maalesef ki söylemem gerekiyor.Zihin yolculukları serüvenine başladığım tarih uzun bir süre içinde bulunacağım bir girdabın habercisiymiş.Sihir bozuldu,külkedisinin arabası bal kabağına çoktan dönüştü.Saat 00:03.İçimde bulunan o yoğun duygular silsilesi fırtınası bitmek bilmiyor,bana asla yapmam dediğim şeyleri yaptırtıyor.Pişmanlıkla sarmalanıyorum.Özellikle de sana duyduğum öfkeyle baş edemiyorum baba.Çokça kırgın,çokça yalnız,hüzünlü ve sıkışık hissediyorum.Belki de bunların sebebi çoğu zaman ‘Fourth of July’ ın açık olmasıdır.Trajikomik,değil mi?Yani,evet denilebilir.
          Gözyaşlarım,öfkem,çocukluğum,vazgeçtiklerim ve kendi benliğim adıma temin ederim ki senin varoluşun bende bıraktığın yaraları bizzat somut şeylere dönüştürdüğümde soldu.Bütün bu satırları her geçen gün daha çok şeyi ardında bırakan benliğime dayanarak söylüyorum,seni affetmeyeceğim.

bringmewhereallends

Ölüm düşüncesi bir kere yerleşince insanın zihnine,yerleştiği yerin mürekkebi oluveriyor.Lekeyi çıkartmaya çalıştıkça yeri aşınıyor,yama yapmaya kalkınca yaması sökülüveriyor.
          Umutsuz vakayım.Ne arındırabilirim bu düşünceyi ne yama dikebilirim çünkü ben elleri olmayan bir terzi,temizliği bilmeyen bir temizlikçi,pusulasız bir gemici ve bir avuç kelimesi olan yazar olmaya mahkûmum.
          Zaman akıyor,saat kaç bilmiyorum.Bir girdapın içinde ölümle başbaşayız.Üzerinde yürüdüğüm ip dindar bir adam olmak ve dinsiz biri olmak arasındaki uçurum.Bana sorarsanız ikisinden de birazım ama canı gönülden tutulduğum tek arzu o karanlık,o berceste ölüm.

bringmewhereallends

Hiçbir şey kasımların yokluğunu aratmıyor.
          Ayaz geliyor.Şehir yine beyaz çarşaflara bürünecek.Aklım hâlâ o’na ait yağmurlarda kalmış.Ne önemi var beyaz çarşafların,dilek damlaların?Kaldırımda boynum bükük yürüdüğüm her zaman dilimi,yalnızca zihnimde ki sellerde boğulurken ben.
          Suskunum son günlerde.Kepenkler vurmuşum dilime,lâl oluvermiş.Kalbim hâlâ âmâ o var olamayan duygulara.Yaşanmamışlıklar bir pranga misali yüreğime oturuyor kayıp çocukluğum adına.
          Uzun konuşmalar yalnızca vedalara mahsus değildir lakin bunun kısa bir konuşma olarak kalmasını dilerim.
          İngilizce’nin en arı halinden yalnızca bir iki satır.Koca şarkıdan yalnızca bunlar dolanıyor zihnimde:
          
          ‘Slow down you’re doing fine 
          You can’t be everything you want to be before your time.’
          
          https://open.spotify.com/track/4U45aEWtQhrm8A5mxPaFZ7?si=milaeokYR5y9uFjou399Zw

bringmewhereallends

‘Barcelona Boy-Ghostly Kisses’
          
          Son günlerde en sık dinlediğim şarkılardan.
          Yine buradayım.Yaklaşık iki haftadır kalem oynatmıyorum düşüncelerimi konuşturmak adına.Her gün ne olursa olsun duygularını kayıt altına alan biri olarak fazlasıyla uzun bir süre,fikrimce elbette.
          Sık sık uzaklara dalıyorum.Kafamda dönenler göç ettiği sırada sürüsünü kaybetmiş bir martıya eşdeğer.
          Kağıtlardan ve zihnimden hayli uzağım.Yine o ‘dönemlerden’ birine yakalanmış durumdayım.Korkuyorum,kaçıyorum.Sert bir yüzleşme gerçekleşecektir yakında,dilerim ki yanlış zamanlarda olmaz olacaklar.
          Sarf ettiğim bunca emeği neden kendi ellerimle değersizleştiriyorum?Çevremdekileri dinlemenin vakti çoktan geçiyor mu?Şafağı göremeden mi kapadım gözlerimi?Vaha mıyımdır bu çöle lütuf yoksa vahayı kıskanan kum mu?
          Her şeyi geçtim,çiçeklerim susuz.Sevgiden mahrum kalıyorlar.Görürseniz haberdar edin onları,deniz aşırıya çıktığıma dair.
          Müzik susturamıyor bazı sesleri.Başarısız oldum.Umarım aynı şeyler bu cuma da aynı şeyler kategorisine girmez.
          
          And I don’t know you,Barcelona boy. ☾

bringmewhereallends

Firâde firâde selamlar..
          
          İnsanlar bütünüyle karmakarışık bir yumak topu gibiler.Anlayamıyorum diye haykırmak istiyorum yüzlerine.
          Yalnızlık epey âvâre hissettiriyor.Sorun değil,önemi yok.Hallederim.
          
          Kurduğum hayaller hep on adım ötemde görünüyor.Yaklaşmaya çalışıyorum,peşinden koşmaya onları yakalamaya çalışıyorum.Hepsi birer illüzyon oluveriyor yanlarına varınca.Dinlediğim şarkıların melodileri bir benim kulağıma mı yadigar geliyor?Bayağılık bir tek beni mi bayıyor?Satırlarını çizmekten bitiremediğim o kitaplar,süslü edebiyatlar,felsefeler,derin psikolojiler…
          
          Şevklerim kefen olmuş içimde barınan çocuğun cesedine,yaşatıyorum onu diye haykırıyor dibimde.
          Toprağa gübre olan bu ceset dallanıp budaklanıyor.
          
          Boğazıma varıyor çoğu zaman,nefesten ziyade kesiyor ümitlerimi,çocuksu sevinçlerimi…
          
          Yazarlık,kemanistlik,ressamlık ve çocukluk..İpi çoktan elimden kayıp giden son uçurtmamı andırıyorlar.
          
          ‘Yer demir,gök bakır.’
          
          https://open.spotify.com/track/3GXmLpYjgpjXFtDkS4wtJ7?si=oXZkrddPTxSub6eMVgXg1g