bumulanbanareva

başsağlığı - behçet necatigil
          	
          	ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
          	acılar unutulduktan sonra
          	dönmeliyim.
          	
          	ölümlerin karşısında şaşırıyorum
          	ne desem ki
          	düşünüyorum.
          	
          	kalanları ağlıyor gidenin
          	benim gözlerim kuru
          	herkes bana bakıyor, biliyorum
          	içlerinden geçenleri.
          	
          	başsağlığı dilemek
          	garibime gidiyor
          	ölen öldü, sen yaşa
          	küçültmeye benziyor.
          	
          	beni böyle kitaplar mı yaptı ne
          	kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben
          	hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.
          	
          	ben canavar ruhlu muyum
          	bir ölü evinde tek söz söylenmeden
          	put gibi duruyorum
          	
          	kimse anlamaz derdimi
          	ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
          	bir yakınım öldümü.

bumulanbanareva

başsağlığı - behçet necatigil
          
          ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
          acılar unutulduktan sonra
          dönmeliyim.
          
          ölümlerin karşısında şaşırıyorum
          ne desem ki
          düşünüyorum.
          
          kalanları ağlıyor gidenin
          benim gözlerim kuru
          herkes bana bakıyor, biliyorum
          içlerinden geçenleri.
          
          başsağlığı dilemek
          garibime gidiyor
          ölen öldü, sen yaşa
          küçültmeye benziyor.
          
          beni böyle kitaplar mı yaptı ne
          kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben
          hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.
          
          ben canavar ruhlu muyum
          bir ölü evinde tek söz söylenmeden
          put gibi duruyorum
          
          kimse anlamaz derdimi
          ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
          bir yakınım öldümü.

bumulanbanareva

"başka bir gezegene, oradaki kaynakların yapısını incelemek için araç gönderebilecek kapasiteye sahip bu şizofrenik insanlık, milyonlarca insanın açlıktan ölmesini umursamayabilir. mars'a gitmek, yanı başındaki komşuya gitmekten daha kolay görünüyor."

bumulanbanareva

biraz yorgunum | erdem bayazıt
          
          Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
          Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
          Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
          Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
          Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
          Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
          Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
          Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum
          Lise yıllarımızı!
          Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı!
          Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor,
          En çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!
          Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler!
          Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!
          En çok baba yokluğunun hüsranıyla kazıyormuş zaman ayrılığın yarasını!
          İnsan baba olunca anlıyormuş en çok babasını!

bumulanbanareva

“içimizden bazıları anlam istedi” | Tan Babür’den bir şiir.
          
          antihalife’den
          
          geldiğimizde
          alın kemiklerimize mıhlanmış birer yıldız bulduk
          ama kim olduğumuza dair bir fikrimiz yok
          
          bize oradan bir ışık getirip
          gölgeleri yerden toplamamızı söyleyenler
          çoktan unuttu varlığımızı
          artık ışığı da gölgeleri de
          yalnız ışık ve gölge oldukları için seviyoruz
          birbirimize ahengin nerede olduğunu sormayı
          uzun zaman önce bıraktık
          
          isteyerek bitmediğimiz bir kıyıda
          yavaşça soğuyarak beklediğimiz anlaşıldığında
          içimizden bazıları anlam istedi
          bazıları kuş isimlerini ezberlemek için defter tuttu
          anlam isteyenlerimiz
          anlamın ne anlama geldiğini anlayamadan göçtüler
          kuşları izleyenlerse
          defterlerine çırpınmak diye yazdı uçmanın çoğunu
          
          “ıslak hayvan tasvirleri
          efsunlu bir buğu mağarada
          yarasını ciddiye alamadığı için
          kanayarak ölen bir maymunun göğsünde
          yaşlı bir şey uğulduyordu
          ateş çatırtıları arasında”
          
          bazen kelimeye varmayacak şeyler duyduğumuzda
          petrol kokan tepelere tırmanıp
          aşağıdan geçen yük gemilerini sayıyoruz
          ama kim olduğumuza dair bir fikrimiz yok
          
          eskiden
          kendine kazınmak için eşelediği bir suratıydık sonsuzluğun
          ama ona ruhunun iskeleti olmadığını hatırlattığımız gün
          tırnaklarımız uzamaya başladı
          sonsuzluğun tırnak izlerini yamıyoruz
          doğmuş olmaktan başka neden aramadık hayatımıza
          başka bir nedeni de yoktu zaten
          
          isteyerek bitmediğimiz bir kıyıda
          yavaşça soğuyarak beklediğimiz anlaşıldığında
          bizden önce de hışırdıyordu ağaçlar
          su bizden önce de ilerliyordu
          
          neden bilmek isteyelim kim olduğumuzu
          geldiğimizde
          alın kemiklerimize birer yıldız mıhlanmıştı
          güzeldi
          parlıyordu.

bumulanbanareva

“Dünya her zaman güllük gülistanlık değildir. Acımasız ve kötü bir yerdir. Ne kadar güçlü olduğun önemli değildir. İzin verirsen seni dizlerinin üstüne çökertir, sonsuza kadar orada kalmana sebep olur. Sen, ben, hiç kimse hayat kadar güçlü darbe vuramayız. Ama önemli olan ne kadar güçlü vurabildiğin değil, önemli olan o darbeyi yedikten sonra, ileri doğru gitmeye devam edip edemediğindir. Kaç darbe alıp hayatta yoluna devam edebiliyorsun? İşte kazanmak böyle bir şey! Şimdi, eğer ne hak ettiğini biliyorsan, gidip hak ettiğin şeyi al. Ama o darbeleri almaya hazır olmalısın. Ve birilerini suçlayıp istediğim yere gelemedim, sebebi oydu ya da buydu ya da herhangi biriydi diyemezsin. Bunu korkaklar yapar ve bu sen değilsin. Sen bundan iyisin… Kendine inanmaya başlayana kadar, kendine ait bir hayatın olmayacak.”